Kaan Gülten, Webtures sitesinin yazarı https://www.webtures.com/tr/blog/author/kaangulten/ Thu, 21 Nov 2024 11:03:31 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 https://www.webtures.com/wp-content/uploads/2023/08/cropped-webtures-180-32x32.png Kaan Gülten, Webtures sitesinin yazarı https://www.webtures.com/tr/blog/author/kaangulten/ 32 32 İnstagram’da Başarılı Satış Stratejileri https://www.webtures.com/tr/blog/instagramda-basarili-satis-stratejileri/ https://www.webtures.com/tr/blog/instagramda-basarili-satis-stratejileri/#comments Wed, 20 Jan 2021 07:28:56 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=16222 İnsanların internette geçirdikleri vaktin çoğunun sosyal medya olduğu günümüzde artan bu kullanım oranı beraberinde günlük hayattaki birçok davranışın, iletişimin ve ihtiyacın da farklı şekillerde sosyal medyaya uyum sağlamasına sebep olmaktadır.

E-Ticaret’in hikayesine baktığımızda arz ve talebin en büyük çoğunluğu, zamanla yatay e-ticaretle oluşan büyük markalardan, dikey e-ticarete dağılan bir güç paylaşımına dönüştüğünü, sonrasında da yatay e-ticaret platformlarının pazaryerlerine dönüşmesiyle e-ticaret ekosisteminin bu yönde büyüdüğünü söyleyebiliriz.

Ancak sosyal medyanın her geçen gün kullanıcı alışkanlıklarını ve sosyal kanıt unsurunu kullanarak platformlarını ürün yerleştirmeden, e-ticaret altyapısına pivot ediyor olması sosyal ticaret kavramını ortaya çıkararak yeni trendin bu yönde şekillenmesini sağlamaktadır.

Günümüzdeki internet kullanım oranlarının arama motorlarından sosyal medyalara kayıyor olması, ürün araştırmaktan ziyade influencerların da etkisi ile sosyal medyadan haberdar olarak ürün satın alma davranışımızın şekillenmesi bize sosyal ticaretin ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.

Tabi buna bir de sosyal medya platformlarının insanların davranışları üzerinden bir ürünü alma niyeti taşıdığını anlaması da sosyal medyanın ticaret üzerindeki gücünü artıran en önemli diğer bir unsurdur. Zaman tünelinde gezerken bir ürüne daha fazla bakmanız, zaman tünelini kaydırmayı o üründe durdurmanız, storylerde gördüğünüz ürünle ilgili hemen geçip geçmeme davranışınız, gönderileri beğenmeniz, bir ürünü beğenen ve kullanan ortak arkadaş sayınızın ne kadar büyük olduğu ve o arkadaşlarla olan etkileşim gücünüz sizin ürünleri satın alma noktasındaki değişen niyetinizi yorumlamada oldukça önemli metriklerdir.

Tabi ki sosyal medyada satış deyince, görsel bir vitrin özelliği taşıyan, moda takip hissiyatı barındıran, kim nerede ne giymiş merakından da çok net bir şekilde bu amaca en uygun platformun İnstagram olduğunu söyleyebiliriz 🙂 Çünkü gerçekten tam anlamıyla bir dijital vitrin, mankenler de bizleriz, canlı kanlı, duygulu, kendinden networklü mankenler 🙂

Tüm bu nedenlerle, kurumsal markanız için standart şekilde sosyal medya kullanmaya başlamanızdan, bir butik mağaza açmaya kadar, influencer marketingten, instagram mağaza özelliği ile satış yapmaya kadar farklı şekillerde sosyal medya üzerindeki dijital varlığınızı konumlandırabilirsiniz.

Önceki yazımızda influencer marketing stratejilerinden oldukça detaylı bir şekilde bahsetmiştik. Sonraki yayınlarda da en verimli sosyal medya kullanımından bahsedeceğim ancak bu yayının ana konusu olan sosyal eticaret için sosyal medyayı da etkin kullanmamız gerektiğini bilmemiz gerekir.

İnstagram üzerinden mağaza açmak deyince önceden aklımıza satış yapılacak bir ticari isimli hesap gelirken, şimdilerde ürünlerin listelendiği ve mağaza özelliği ile keşfedilebileceğimiz bir ticari özellik gelmektedir.

Dolayısıyla önceden dijital varlık mağaza iken, artık her bir ürün kendi özgün varlığını oluşturmaya başlıyor ve diğer tüm kullanıcılar tarafından etiketlenerek yapılacak paylaşımlarla bir ticari anlaşmaya dayalı influencer marketingin zeminini hazırlıyor.

Eğer bir instagram hesabında gönderilerin, reels videoların ve IGTV’nin yanında çanta ikonu görürseniz bilin ki bir mağaza açarak dijital satış ile ürün listelemeye başlamış demektir.

Şuanki yapıda instagram sadece ürünleri hesabınızın altında ayrı bir şekilde listelemekte ve mağaza keşfet özelliği ile ilgi alanlarına göre ürünlerinizi insanların keşfetmesini sağlamaktadır. Bu iki özellik bile kesinlikle çok önemli bir gelişmedir, çünkü amacına, beklentiye, ihtiyaca çok uygun bir gelişme ve doğrudan reklam yatırımını teşvik edebilecek bir çözümdür.

Ancak bunun daha yolun çok başında tekerleğin icadı gibi bir yenilik olduğunu düşünmekte ve buna göre bir strateji belirlemekte fayda var. Çünkü şu anda ticari işlem için her ne kadar websitenize yönlendirme yaparak satın alma faaliyetine katkı sağlasa da, ileride bunun instagram üzerinden başka hiçbir yönlendirmeye ihtiyaç duymadan yapılacağı aşikardır.

Bunun size sağlayacağı kolaylık neler olacak peki;

  • Bir eticaret sitesine kayıt açmak zorunda kalmayacaksınız, instagrama zaten üyesiniz 🙂
  • Belki sadece adres bilgilerinizi instagrama girmeniz gerekecek ve sonrasında sadece diğer sitelerde olduğu gibi adres seçimi yapacaksınız.
  • Her seferinde başka sitelere kredi kartı bilgilerini girmek veya eklemekle uğraşmayacaksınız, bir kere instagrama kaydetmeniz tüm ödemelerde yeterli olacak.
  • İlerleyen dönemlerde instagramın işletmelere kendi ödeme altyapısını sunacak olması da komisyonu aşağı çekeceğinden fiyat avantajı oluşturabilecektir.

Ve bunu bir artı sayar mısınız saymaz mısınız bilemem ama 🙂 bir arkadaşınıza hediye almak istediğinizde instagram o kişinin en beğendiği ve ihtiyacı olan ürünleri size sunabilecek aynı şekilde sizin de ihtiyaç duyduğunuz ve duyacağınız tüm ürünleri siz daha aramaya başlamadan önce size göstererek ihtiyacınızı en hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleştirmenizi sağlayacak 🙂 ne kadar güzelleme yaparak anlattım değil mi 😀

Tüm bu değişimi görmeye başladığımızda ürün satışı ve hatta çoğu sektör için hizmet satışı yapılan sektörlerin artık e-ticaret sitelerinden, pazaryerlerinden sosyal ticarete kaymaya başlayacağını söyleyebiliriz. Bu sebeple buranın dinamiklerini öğrenmek ve bu pazardaki en iyi tezgahı önceden seçmek için erken hareket ederek kendimizi geliştirmekte fayda var. Fiziksel mağazaların zaten devri bitti, onunla hiç kıyaslamıyorum bile.

Şu cümleyi şimdiden kurarsam çok erken konuşmuş olmam sanırım, dünyanın en büyük mağazası walmart, target, amazon değil artık instagram olacak. Bu cümlemi bir yere not edin 🙂

Gelecekteki potansiyeli olsun, şimdiki gücü olsun instagram üzerinden ticaret yaparken başarılı olmak için dikkat etmemiz gereken bazı şeyler var.

1. Geçmişten ders çıkarın!

Facebook’un kullanıcı alışkanlığını kazandıran en önemli gücü, ciddi bir içerik sağlayıcısı olan sayfalar olmuştu. Bir dönem inanılmaz popülerdiler. Ancak Facebook artık gücü elde ettim size gerek kalmadı dedikçe sayfaların etkileşimini düşürmeye başladı. 100.000 takipçisi olan hesabın bir paylaşımı facebookun ilk zamanlarında 100.000 kişiye de gösterirken, sonra 70.000, bir süre sonra 50.000, 30.000, 10.000, 5.000 derken artık %3 – 4 gibi oranlarda kalmaya başladı ve sayfanın tüm takipçilerinin ilk olarak erişildiği %3-4lük kısmı etkileşime giriyor ve beğeniyor, paylaşıyorsa geri kalan kitleye göstermeye başlıyordu. Her seferinde etkileşim devam ettikçe gösterimi genişleterek ancak içeriğin facebook kullanıcısı için çok faydalı olduğunu gördükçe kendi takipçilerinize erişme imkanı tanıyordu.

Buradaki amacı tabi ki erişimi ücretli sağlatmaktı. Organik erişim ne kadar düşük olursa insanlara ulaşmak için o kadar fazla bütçe harcarsınız. Hatta facebook bu oyunu o kadar sevmişti ki paylaşımlarınız için 0 erişim stratejisi düşünüyor milyon takipçiniz de olsa 1 tanesine bile göstermeyerek tamamen reklamlı bir modeli kurgulamak istiyordu. Ancak instagramın çıkması ve dijital ticareti oluşturan genç nüfusun oraya akın etmesi Facebook’un tereddüt etmeden 8 kişilik ekipten oluşan 40 günlük proje olan instagramı 1 milyar dolara satın almasına sebep olacaktı. Artık hesapları, davranışları yani tüm dataları birleştirebilir, datanı gücü ile reklam gücünü artırarak gelirlerini hızla büyütebilirdi.

Futuristik bir yaklaşımla konuyu değerlendirmek istersem İnstagram gelecekte ne yapabilir sorusuna takipçi kavramını ortadan kaldıracak derim. Peki bu tahmine hangi düşünme yapısıyla varıyorum.

İnstagram zaten gönderisini beğendiğimiz kişilere ilgi duyduğumuzu ve hatta hangi tip gönderilerini beğendiğimizi analiz ederek o kişinin hangi tip içeriklerine ilgi duyduğumuzu anlayarak, bizimle benzer kişilerin beğendiği diğer tüm içerikleri zaman tünelimizde göstererek hiçbir zaman farkına varamayacağım çok düşük takipçili olsa da benim çok beğenebileceğim içeriği üreten bir kişiyi karşıma çıkarabilir.

Yani Instagram’da çok sevdiğim bir arkadaşımın paylaşımını beğenme hızım benim o kişi ile olan yakınlık durumumu zaten ortaya koyacak ve takip etmesem bile bu davranış sayesinde o kişi ile beni ilişkilendirebilecek. Bu durum aslında milyonlarca takipçiye ulaştın diye istediğini paylaşamazsın düşüncesine sahip olan bir instagram algoritması olacaktır. Kimsenin takipçisi olmaz, içeriğin amacı, niyeti, karakteri ve hikayesi olur bu paylaşımı yapan kişinin karakteri, hikayesi ile örtüşür ve takipçilerin davranışlarına göre eşleştirilerek gösterilir. Yani instagram burada arzeden değil tüketen önemlidir yaklaşımı ile takipçiye sıfır erişim yaklaşımını somutlaştırmış olur.

Tabi ki her ne kadar bu bir tahmin olsa da tüm planları bu yaklaşıma göre yapmak kendimizi çok daha başarılı bir şekilde en uzun vadeli şekilde konumlandırmamızı sağlayacaktır.

İşte buradan ders çıkararak gücünüzü takipçi kazanmaya ayırmaktan ziyade erişime ve etkileşime ayırmalısınız. 10 paylaşım yerine 1 paylaşımdan 10 kat daha fazla nasıl etkileşim alırım sorusuna kafa yormalısınız.

Çünkü bir gönderi paylaşımına hemen hemen benzer emeği ayırırsınız, ancak çok az daha fazla düşünüp yaratıcı bir fikir veya eğlenceli bir içerik ortaya koyarsanız o zaman o emeğin 10 kat hatta 100 kat daha fazlası etkileşime sahip olabilirsiniz.

Özetle takipçi değil etkileşime önem verin, olabildiğince yüksek etkileşim alacak içeriklere odaklanın. Vereceğiniz emeği maksimum geri dönüşü alacak şekilde zekice kurgulayın. Bunun nedenini şu bilgi çok daha iyi açıklayacaktır. Yüksek etkileşime sahip içerikler, daha fazla beğenilir, daha fazla paylaşılır, daha fazla keşfete düşer, daha fazla takipçi çeker daha fazla markanız sevilir ve sahiplenilir. Ancak 2 ayrı gönderinizi aynı bütçe ile reklama çıktığınızda 2 kat beğeni alan gönderiniz aynı bütçe ile 3 – 4 kat kişiye gösterilerek reklamın gücünü fazlasıyla artıracaktır. Çünkü reklam algoritması etkileşim alan reklamların çok daha düşük ücretlerle gösterim ve tıklama başına ücretlendirilmesini sağladığından bir reklamın performansının nasıl olacağını onun organik olarak beğeni ve erişim rakamları üzerinden çok kolay anlayabilirsiniz.

Örnekle, 300 beğenilmiş içerik 100 tl reklam ile 3.000 kişiye gösterilecekse, 1.000 beğeni almış içeriği 100 tl reklam ile 10 – 15 bin kişiye gösterebilirsiniz. Bakın size en doğal reklam performansınız bütçeyi artırmadan artırma stratejisi.

2. Özel günleri kutlamak için kutlamayın.

Yani özel günlerde, resmi tatillerde sadece biz de paylaşım yaptık demek için yapmaktan kaçının özel günün duygusunu hedef kitlenizin beklentisi ile olabildiğince kesişimine odaklanın. Örneğin Girişimci Kafası olarak standart bir 23 Nisan kutlaması yerine, Çocukların girişimci ruha sahip olması, sonuçları başarısız olsa bile çabalarının taktir edilmesiyle mümkündür. gibi bir mesajla yaparız. özel gün 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı yani çocuklar hedef kitlemiz girişimci o zaman bu ikisini birleştirmeliyiz.

3. Zorunlu ihtiyaç olmayan ürünlerin duygusunu ön plana çıkarın.

Zorunlu ihtiyacımız olan tüm ürünler için kalite ve fiyat noktasında bir tercih yaparız. Ancak zorunlu olmayan ürünlerde genelde tatmin, gösteriş ve statü duygusu ağır basar. Bu sebeple bir peştemal satışı yapıyorsanız standart fotoğraflarını paylaşmak yerine kullanım amaçlarını paylaşmak daha doğrudur. Banyoda askıda, dekoratif olarak bir yerde asılıyken, veya evcil hayvanı sıcak tutan bir kullanımda veya şık bir dış ortam çekiminde bir mankenin üzerinde farklı kullanımlarda fotoğraflayabilirsiniz.

Çünkü insanlar ürünlerden çok duyguları ve ortamları satın alırlar. Fotoğrafın verdiği o duyguyu ürün sağlayacak veya o fotoğrafı çekilen ortamın hissiyatını o ürün tamamlayacak diye düşünülür.

Bir ürünü fotoğraflarken veya ürün ile ilgili açıklama yazarken her zaman şunu düşünün. Bir tablo kimin yaptığı ve ne için yaptığı bilinmezse sadece görselliği ve asılacak ortamla olan renk uyumuna bakılır yapılacak ödeme somut kriterlerdir ve maliyeti üzerinden hesaplanılarak bir değer biçilir. Ancak bir ressamın yaptığı tablo hem o ressamın hikayesini barındırır hem de o tabloyu yaparkenki amaçları ve sebepleri anlatırsanız o duyguları taşıyan kişiler her o tabloya baktığında kendini bulacakları için artık onun değeri paha biçilmezdir. Çünkü kendisiyle özdeşleştirdiği duygulara para veriyordur, kendi hikayesine para veriyordur. Bunun değeri o kişinin bütçesine ve kendisiyle özleştirdiği o hikayenin kendisi için anlamına bağlıdır artık. Fiyatın üst limiti yoktur.

4. Müşterilerinize sürprizler yapın.

Ya onların sosyal medya hesaplarına bir bakışla anlamaya çalıştığınız kimliklerine yönelik güzel bir not ekleyin ya da ufak bir hediye vererek ürünü kargolayın. Bu yaklaşım lovemark etkisini artıran en önemli unsurdur ve sosyal ticaretinizi güçlendirebilecek en önemli etkileşim de bu sürprizin sosyal medyada paylaşılması olacaktır. Bu paha biçilmez bir yatırım, mikro influencer marketingdir. Bunun için size mükemmel bir fırsat, sadece o ufacık ürünü hediye etseniz belki paylaşılmaz ancak satın alınan ürünle toplamı artık önemli bir değer barındırıyor ve kişiyi özel hissettiriyor. Bu fırsatları kaçırmayın.

5. Müşteri sadakat programları oluşturmaya çalışın.

Süpermarket zincirlerinin vazgeçilmezleri indirim ve kulüp kartları aslında sunduğu avantajdan çok daha fazlasını düzenli müşteri kazanımı ile elde etmektedir. Bu sistematiği araştırın ve olabildiğince sosyal ticarete uyarlayın. Çünkü sosyal ticaret büyüdükçe mutlaka bu yöndeki girişimler de artacaktır. Bunu başlatan siz olun kendi müşterilerinizde uygulayarak bir adım öne geçin. Puan biriktirme, paylaşım, beğeni, story atma gibi etkileşimler için ayrıcalık tanıma, indirim yapma gibi farklı stratejiler belirleyebilirsiniz. Burada önemli olan konu fiziksel süpermarket zincirlerin sadakat programı stratejilerini inceleyip nasıl sosyal medyaya uyarlayabileceğinizi düşünmek olacaktır.

6. Ürün fiyatını paylaşma stratejisini hedef kitlenizin beklentisine göre dizayn edin.

Mağazada yer alan ürünlerde fiyatlar açıkça belirtilmek zorunda. Ancak fotoğraf olarak gönderi paylaşımları ile yapılan ürün tanıtımlarında ya fiyat yazarlar ya da fiyat için özel mesaj atın derler. Özel mesaj istenmesinin nedeni ciddi alıcılara ulaşmak olsa da birçok kişiyi de uzaklaştırır ancak müşteri ile kontak kurmak, iletişim geçmişi oluşturmak, çoklu marka görüntülemesini sağlayacak etkinleşimleri kurmak adına faydalıdır. Burada müşteri kitlenizin beklentisine uygun bir strateji belirlemek en iyisi, bazen fiyatları açıkça paylaşın, bazen özel mesaj atılmasını isteyin, en çok dönüşümü nasıl sağladığınızı A/B testleri ile görerek belirleyin.

Bazen de hiç kimsenin denemediği, beğenen herkese özel mesajla ürün fiyatını iletiyoruz gibi bir mesaj yazarak hem beğenme sayısını artırmak, hem de zahmetli bir süreç olsa da herkesle özel mesajdan ilk iletişimi başlatarak bir diyalog kurmak satış kabiliyetinizi fazlasıyla artırabilir. Benden size hiç denenmemiş belki de diğerlerini geride bırakabilecek bir strateji 🙂

7. Standart kalıplarla iletişim kurmayın

Herkesin yaptığı standart mesajları kopyala yapıştır yaparak üretilecek slogan ve kampanya mesajları sizi sıradanlaştırır. Kendi çizginizi oturtun. Bunu demekteki amacım, birçok dizide dillere pelesenk olan bazı replikler kullanılır ve aslında bunların dilimize pelesenk olmasının sebebi sıkça tekrar edilmesidir. Artık o kadar bilinçaltımızda yer eder ki o söyleme şekli ile gündelik hayatta çıkıverir ağzımızdan. Bunu duyan herkes de bilir bunun o diziye ait olduğunu. Bu yüzden ben mail sonlarında genelde iyi çalışmalar değil keyifli çalışmalar yazmaya çalışırım. Çünkü imzanız sadece isminiz, imzanız değildir. Sizi farklı kılan bir özelliğiniz veya söyleminizdir. Bir de bu imzayı herkese benimseterek gündelik hayatlarına dahil edebiliyorsanız o zaman influencer marketingi de en verimli şekilde gerçekleştiriyorsunuz demektir.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/instagramda-basarili-satis-stratejileri/feed/ 2
Başarılı Dijital Dönüşüm Stratejisinin 3 Bileşeni https://www.webtures.com/tr/blog/basarili-bir-dijital-donusum-stratejisinin-3-bileseni/ https://www.webtures.com/tr/blog/basarili-bir-dijital-donusum-stratejisinin-3-bileseni/#respond Tue, 15 Dec 2020 13:44:08 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15138 Dijital dönüşüm, firmaların çalışma şekillerini tamamen yeniden kurguluyor. Bu değişim sadece belirli bir iş süreçlerinde dijital teknolojileri kullanmak değil aksine dijital yetkinlikleri tüm organizasyon içerisinde benimsenmesiyle ilgilidir.
Böyle bir çalışma, farklı iş alanlarına yayılmış birçok katmandan oluşur. Teknolojiyi anlama, entegrasyon sürecini yönetebilme, kültürel değişime öncülük etme, başarıyı teşvik etme gibi. Böyle bir karmaşa, dijital dönüşüm stratejisi yaratmak için güçlü bir vizyon ve başarılı bir uygulama aşaması gerektirmektedir.

Dijital dönüşüm stratejisi neden önemlidir?

Şirketler özellikle analistler ve pazarlamacılar en son teknolojik çözümleri şimdiye kadar süre gelen problemleri çözecek sihirli bir metotlar gibi anlattığı zaman dijital dönüşüm süreçlerinde tamamen teknolojiye güvenir hale gelirler. Bu doğru olabilir elbette fakat MIT ve Deloitte tarafından yürütülen global anket sonuçlarına göre dijital dönüşümü yönlendiren teknolojinin kendisi değil, altında yatan stratejidir. Eğer kuruluşunuzda bir değişim meydana getirmek istiyor ancak iyi bir stratejik hazırlık yapmıyorsanız en iyi teknolojiler dahi istenen sonuçları size sunamayabilir.
Böyle bir durumun en önemli örneklerinden biri BBC’nin Digital Media Initiative (DMI) hikayesidir. Bu hikaye BBC’nin dijital dönüşüm çalışmasının temel taşıydı ve bant kaydı olmadan, tamamen dijital bir prodüksiyon iş akışının benimsenmesi yoluyla yayın operasyonlarını düzene sokmayı, bir medya varlık yönetim sistemi kullanarak video, ses ve fotoğraf arşivlerini birleştirmeyi, ve çevrimiçi bir storyboard yaratma sistemi aracılığıyla yeni programların yazılması sürecini geliştirmeyi vaat ediyordu. En yüksek kalitedeki teknolojiler Siemens tarafından bütünleştirilecek ve özelleştirilecekti.
81 milyon sterlin tutarında bir yatırım aldıktan ve yaklaşık 2 yıllık geliştirme çalışmaları ardından, artan maliyetler, gecikmeler ve teknik sorunlar nedeniyle tedarikçi ile sözleşmeleri feshedildi. BBC, yenilenmiş 133,6 milyon sterlin tutarındaki bir bütçeyle projeyi kurum içine taşıdı. Ve yine 2 yıllık ek bir mücadelenin ardından, DMI kesin olarak iptal edildi ve BBC için toplam 125.9 milyon sterlin tutarında (150 milyon $ ‘ın üzerinde) bir zarara neden oldu.
Peki nerede hata yaptılar? PwC (PricewaterhouseCoopers) tarafından desteklenen Ulusal Denetim Ofisi (NAO) bu soruyu cevaplamak için bir inceleme başlattı ve sonuç olarak DMI’yi “tam bir başarısızlık” olarak değerlendirdi.
Bu başarısızlığın ana sebepleri şu şekilde belirtildi: zayıf yönetişim ve kalite güvencesi, işe bağlılıkta eksiklik, proje yönetimi metodolojisi üzerinde ortak karara varılamamış olunması ve dönüşüm sürecinde iş operasyonlarını da dahil edecek bir planın yapılmamış olması. Başka bir deyişle, söz konusu dijital dönüşümün stratejisi geliştirilmemiş ve etkili bir şekilde uygulanamamıştır. Bu rapor DMI araştırmasını şu şekilde özetliyordu: “DMI analizi, BBC içerisindeki iş uygulamalarında operasyonel değişikliği yönlendirmekten ziyade teknoloji risklere ve sorunlarına odaklanmıştır”.
2018 yılındaki istatistiklere bakarsak dünya çapında birçok şirketin dijital dönüşüm projelerine 1,3 trilyon dolardan fazla para harcadığı tahmin ediliyor. Bu toplam miktar içinden 900 milyar dolarlık kısım ya beklenen sonuçları sunamadı veya sona gelmeden önce feshedildi.
Başarılı ve başarısız projeler arasındaki fark nedir? Bu sorunun cevabı genellikle projeye başlarken ve tamamlanmaya doğru ilerlerken uygulamaya konan sağlam bir dijital dönüşüm stratejisinin varlığıdır.

Dijital dönüşüm stratejisi nedir?

Günümüzde yöneticilerin yaklaşık yüzde 90’ı “büyük” veya “ılımlı” dijital yıkım bekliyor, ancak yine aynı yöneticilerin sadece yarısından azı kuruluşlarının buna yeterince hazır olduğunu söylüyor. Dijital dönüşüm stratejisi, iş dünyasında bir avantaj sağlamak için dijital teknolojilerden yararlanmak için oluşturulan bir yol haritasıdır.
“Yazılımlar dünyayı ele geçirirken” kuruluşlar hala alakalı, rekabetçi ve karlı kalabilmek için dijital bir dönüşüme ihtiyaç duyuyor. Ancak bu çalışmaları temelde bir dijital dönüşüm stratejisi yönlendirmeli ve bu değişimin şirketin genel iş stratejisiyle uyumlu olması sağlanmalıdır.
En basit anlamda incelersek, bir dijital dönüşüm stratejisi, Neden, Ne ve Kim gibi temel soruları yanıtlamalı ve değişim için ilgi çekici bir hikaye oluşturmalıdır. McKinsey’e göre, iyi bir değişim hikayesine sahip olmak, bu dijital dönüşüm çalışmalarını üç kattan fazla daha başarılı kılıyor.
Sahip olunan vizyonu kelimelere dökmek, dijital dönüşüm süreçlerinde yaşanan başarısızlıkların en sık nedenleri olarak gösterilen netliğin kaybolması, aynı anda birden çok önceliğe sahip olunması ve çalışan bağlılığında başarısız olunması gibi sorunları önler.
Neden sorusu değişimin amacını sunar ve riskleri ortaya çıkarır. Bu değişim mevcut işi daha önce görülmemiş bir hızda büyütme fırsatı mı yoksa tam tersine varlığı için bir tehdit mi?
Ne sorusu ise değişim nesnesine anlam katan şeydir. Dijital dönüşüm süreci bulut tabanlı, mobil, yapay zeka gibi çok az kişinin gerçekten anlayabildiği trend olmuş sözcüklerle doludur. Günlük olarak çalışanların deneyimi ile bağlantı kurmak ve bunun nasıl geliştirilebileceğini göstermek, organizasyon genelinde bir katılım sağlamak için çok önemlidir.
Kim sorusu ise bu çalışmayı yönlendirmekten kişisel olarak sorumlu olan yöneticileri işaret etmektedir ve güçlü liderlik becerisi olarak hızlı kararlar alma yetkisine sahip olmak başarılı bir dijital dönüşüm sürecinin anahtarıdır.
Uygulama aşamasında ise bir dijital dönüşüm stratejisi Nerede, Ne Zaman, Nasıl ve Ne Kadar sorularını yanıtlayarak başarılı bir hayata geçirme süreci için bir plan oluşturur.
Nerede sorusu değişiklikten en çok etkilenecek iş alanlarını vurgular. Bu proje birden fazla alanı etkileyen ayrı denemelerden mi oluşuyor yoksa şirket geneline yayılan genel bir proje mi olacak? Departmanlar ve tedarikçi siloları arasında ihtiyaç duyulan iş birliği en çok nerede vurgulanmalıdır?
Ne zaman sorusu ise hedeflenen değişikliklerin hızını belirlemeyi amaçlar. Bu dönüşümü mevcut iş hedefleriyle uyumlu hale getirir ve sonuçların ne zaman gözle görülür halde olması gerektiği konusunda herkesi bilgilendirir.
Nasıl sorusu, teknoloji ve metodoloji dahil olmak üzere beceriye dayalı farklılıkları kapatmaya ve kültürü uyarlamaya kadar birçok alanı kapsayan değişimi mümkün kılacak yolu ve yöntemleri açıklar. Çalışanlarınızın endişelerini gidermek, Nasıl kısmını geliştirirken son derece önemlidir. Birçok kişi dijital dönüşümü kendi işleri için bir tehdit gibi algılayacaktır, bu durum onları eski kafa insanlara dönüştürebilir veya eski yolları unutup yeni ve dijital olanları öğrenmelerini gerektirebilir.
Ne Kadar sorusu ise şirketin üstlenmek istediği maliyetlerin kapsamını belirtir. Bu maliyet sadece finansal harcamalar değildir, aynı zamanda değişim süreci oturana kadar ve yeni yöntemler her zamanki alışılmış iş süreçleri haline gelene kadar çalışanların deneyimlemek zorunda kalacağı rahatsızlık düzeyini de kapsar.
Bir dijital dönüşüm stratejisi geliştirmek, bir köprü kurmaya benzer. Değişim hikayeniz mevcut durumu şirketin uzun vadede ulaşmak istediği vizyonuyla ilişkilendirir, aynı zamanda çalışanlarınızın korkularını hırsları ile birleştirir.
Oluşturacağınız yol haritası, teknoloji ile işiniz, iş operasyonlarınız ile inovasyon projeleri ve deney kültürü ile kontrol kültürü arasında köprü kurar. En sonda ise riskleri kesin sonuçlar ile ilişkilendirerek bilinmeyen denklemin haritasını da çıkarır.
Elbette bu köprüleri oluşturduktan sonra bakımlarının da yapılması gerekir. Bir dijital dönüşüm stratejisi asla sabit bir hale getirilmemelidir. Çünkü her zaman düzenli inceleme ve adaptasyon gerektirecektir. Sadece bu gerçek, yaşanan dijital dönüşümün şirket için hala anlamlı, içinde yer alan insanlar için – hem çalışanlar hem de müşteriler için çekici kalmasını sağlayabilir.

Başarılı bir dijital dönüşümün üç sütunu

Tüm başarılı dijital dönüşüm stratejilerinde ortak üç bileşen görülür. Bu bileşenleri sürece dahil etmek her şirkette farklı bir hal alabilir, çünkü yaşanılan zorluklar ve içinde bulundukları bağlamlar kendilerine özgüdür. Ancak yine de dijital dönüşüm sürecinden en iyi sonuçları alabilmek için bu bileşenlerin değerlendirilmesi gerekmektedir.

1. Net ve ölçülebilir hedef

Dijital dönüşüm, teknolojinin kendisiyle ilgili değildir – esasında, belirli bir iş sürecini veya sorununu dijital yollarla çözmekle ilgilidir. Bu fırsat alanını tanımlamak ve hem kurum hem de müşteri için arzulanan etkiyi görselleştirmek için zaman ayırmak çok faydalı olacaktır.
Zorlukları ve fırsatları tam anlamıyla belirlemek için şirketin mevcut durumuna yönelik bir iç gözlem ve tarafsız bir analiz yapmak gerekir. Analizin sonuçlarına göre yöneticiler bir alana direkt odaklanabilir ve bu alanın yeniden nasıl keşfedilebileceğine dair bir vizyon kurgulayabilirler.
Forbes’a göre, net bir amaca sahip olmak, dijital dönüşüm süreçlerinden geçen liderlerin ihtiyaç duyduğu yegane beceridir. Çünkü bu amaç, odağınızı korur, birden fazla öncelik içinde boğulmanızı engeller, bu sürecin ilerleyişini bir değerlendirme ölçütü olarak sunar ve yöneticilerin süreci mevcut KPI’larına kolayca entegre etmesini sağlar.
Bir FMCG devi olan Procter & Gamble, 2012’de “gezegendeki en dijital şirket” olmaya çalışırken yukarıda bahsedilen konunun önemini daha zor bir yoldan öğrendi. P&G’nin o zamanki CEO’su Bob McDonald, endüstri lideri firmasını bir sonraki seviyeye taşımayı hedeflerken oldukça hırslıydı, ancak geniş kapsamlı hedeflere sahip oluşu, net bir amaca hizmet etmeyen bir dizi belirsiz girişim yaratmasına sebep oldu.
Şirket gittikçe kötüleşen bir bilanço ile karşı karşıya kalınca, fazlaca geniş ve pahalı bir dijital dönüşüm sürecinin yatırım getirisini ölçebilmek ve de fikri savunmak zorlaştı. Sonuç olarak, bir yıl sonra Bob McDonald’ın istifa etmesi ve koltuğunu AG Lafley’e geri vermesi istendi. P&G en başından beri belli bir alana daha fazla odaklanmış olsaydı, ekonomik sorunlar yaşandığında bile dijital düzlemde kalacaktı.
Öte yandan, Amazon’un Prime üyelik programını tanıtım süreci net bir amaca odaklanmanın ve güçlü bir vizyonun faydalarını gözler önüne serdi. Jeff Bezos’un mükemmel bir müşteri deneyiminin nasıl olması gerektiği konusuna sarsılmayan inancı, tüm şirketin bunu gerçeğe dönüştürmek için emek vermesi ile sonuçlandı.
Birçok eleştirmen ve hatta çalışan, başlangıçta 79 dolar siparişe sınırsız iki günlük teslimat fikrini komik, ekonomik açıdan anlamsız ve şirketin diğer projeleri ve itibarı için tehlikeli bulsa da böylesine net bir hedefin peşinde vazgeçmeden koşmak, Amazon’un tüm departmanlarını birleştirdi ve sonunda meyvesini verdi. Amazon Prime tek başına – ve kalıcı olarak – çevrimiçi alışverişte kolaylık ve rahatlık açısından piyasada var olan çıtayı yükseltti. Bu çabalar sonuç olarak tüketicilerin çevrimiçi ortamda satın almaya istekli oldukları ürün türlerini tamamen değiştirdi ve bugüne kadar görülen en başarılı sadakat programını yarattı.

2. Yöneticilerin liderliği ve bağlılık

McKinsey’ göre, dijital dönüşüm girişimlerinde sahiplenme ve yöneticilerin gelişim süreçlerine sürekli dahil olması şirketlerin başarıya ulaşma olasılığını 2,3-2,5 kat artırıyor. Süreç başlarken dijital dönüşüm projesine duyulan ilgi ve heves çok fazla olabilir, ancak zaman geçtikçe eninde sonunda dikkatler dağılacaktır.
Bazı çabalar sonuç vermeyecek, iş öncelikleri değişecek ve çıkar çatışmaları ortaya çıkacak. Belirsiz durumları yönetebilen, çatışmaları çözebilen ve departmanlar arası çalışmaları ortak bir hizaya sokabilen ilgili bir yöneticiye sahip olmak, dijital dönüşümün başarısına büyük katkı sağlar.
Güçlü bir liderlik, hızlı bir karar alma süreci sağlar. Hızla alınan kararlar, tüm organizasyonun da hızla hareket etmesini sağlar. Diğer her şey eşit olursa, pazarda en hızlı şirket kazanacaktır. Bu, Google veya Amazon gibi teknoloji devleri tarafından gayet iyi bir şekilde anlaşılmış bir konudur.
Genellikle büyük şirketlerin hızlı ve çevik olduğunu düşünmeyiz, ancak bu iki firma, sürece liderler de dahil olursa ve bu alana yatırım yapılırsa, şirket boyutunun hızlı olmaya bir engel teşkil etmediğini göstermiştir. Eric Schmidt, verilecek karara belirli ve kesin bir zaman aralığı atayarak Google’ın hızını belirledi. Bu alışkanlık sayesinde Google, yürüttüğü çok sayıda inovasyon projesinde şirketin genelinde stratejik yönünü kaybetmeden hareket edebildi.
Hızlı tempoda çalışmak, şirketlerin dijital dönüşüm sürecini hızla tekrarlamasına ve alışmasına olanak tanır. Rekabet koşulları elbet değişecek, pazar da değişecek ve şirket kültürü de değişecek – uzun vadede elde edilecek başarı ise şirketlerin stratejilerini bu değişikliklere ne kadar çabuk adapte edeceğine bağlıdır.
Ancak maalesef birçok yönetici sadece doğru kararları vermek ve bu kararın doğru olduğundan emin olmak için oyalanmayı tercih etmenin ne kadar büyük maliyetlere sebep olduğunu görmezden gelmek ister. Hızlı olmak belki de çoğu zaman bir şirket için haklı olmaktan daha iyidir.
“Eğer yönünüzü doğru tarafa çevirmede iyiyseniz, hata yapmak sandığınızdan daha az maliyetli olabilir, öte yandan yavaş davranmak kesinlikle daha maliyetli olacaktır.”
– Jeff Bezos, Amazon CEO’su, 2016 ortaklara mektup

3. Şirket kültürünü uyumlamak

Muhtemelen dijital dönüşümün en hafife alınan kısmı insan faktörüdür. Doğru stratejiye sahip olmak çok önemli ancak Peter Drucker’in belirttiği gibi, “kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer”. Bu nedenle doğru kültüre sahip olmak daha da önemlidir. Dönüştürücü nitelikteki değişikliklerin tam olarak çiçek açıp meyve verebilmesi için mevcut kültürün yeni yöntemlere uyum sağlamasını gerekir. En yaygın olarak görülen kültürel değişimlerden biri, binaların içinden çıkıp tüketicilerle iletişime geçmeyi içerir.
Adobe, 2012 yılında geleneksel yazılım lisans satma modelinden abonelik modeline geçiş yapmaya karar verdi. Yöneticiler tüm çalışanların müşteri deneyimine katkıda bulunacakları ortak bir bakış açısını paylaşmaya duydukları ihtiyacın farkındaydı. Adobe da bunu sağlamak için çalışanlarını müşterilerinin yerine koyan ve değişimi teşvik eden bir program- ‘Experience-a-thon’u- tasarladı. Aslında bu, çalışanları kullanıcılara, yani şirkete anında geri bildirim verebilen kullanıcılara dönüştürdü. Adobe, bulut tabanlı bir şirket olmaya geçiş yaparken, başarılı bir dijital dönüşüm stratejisin anahtarı olan çalışanlarını bağlı tutma hedefini başardı.
“Çalışan ve müşteri deneyimlerini birleştirerek, yüksek seviyede çalışan bağlılığı oluşturuyor ve böylece zengin müşteri deneyimleri de yaratabiliyoruz.”
– Donna Morris, Adobe Müşteri ve Çalışan Deneyiminden Sorumlu Başkan Yardımcısı
Başarılı şirket kültürleri, güven konusunda sıkı, kontrol konusunda ise rahattır. Böylece başarısız olmayı güvenli bölge hale getiren ve öğrenme sürecini verimli hale getiren bir deneyimleme ortamı oluştururlar. Liderler bu dijital dönüşümler sırasında meydana gelen her şeyi kontrol edemezler. Eğer kuruluşlar şeffaf bilgi akışlarına, açık ve net iletişim kurallarına sahip olursa, tüm yapı genelinde kişisel bir sorumluluk duygusu yaratılabilir.
QuickBooks, Mint ve TurboTax gibi ürünlerle tanınan finansal yazılım üreticisi Intuit, her çalışanın kendi sorumlu olduğu ürünlerin gerçek zamanlı istatistik verilerine ulaşmasını mümkün kılan Intuit Analytics Cloud’u oluşturmuştur. Yeni şeyler deneme özgürlüğü ve dijital olarak aktif olan çalışanlarla birleşen bu platform, şirketin her seviyesinde veriye dayalı bir dönüşümün gerçekleşmesini güçlendirmektedir.
“Sorunlarımızı çözmek amacıyla nasıl kullanabileceğimizi görmek için her zaman yeni teknolojileri deniyor ve yenilikler yapıyoruz. Burada açık platformların önemi ortaya çıkıyor. Eğer platformlarımızı doğru bir şekilde kurgularsak, sadece mevcut sorunlarımızı değil, gelecekteki sorunlarımızı da çözebiliriz. ”
– Arun Singhal, Veri ve Platformlar Baş Ürün Müdürü

Özetle,

Dijital dönüşüm stratejisine sahip şirketler, her zamankinden daha fazla ayakta kalma şansına sahip. Değişen dijital ortamda kendi yollarını bularak rakiplerinin önüne geçiyorlar. Ancak her şirketin dijital olgunlaşma süreçlerinde kendi içlerinde çözmeleri gereken benzersiz sorunları da olacaktır. Bu süreci, potansiyel sorunları anlayan ve nasıl çözüleceğini bilen deneyim sahibi bir ortakla yürütürseniz süreç çok daha kolay olacaktır. Webtures olarak size nasıl yardımcı olabileceğimizi öğrenmek için bize ulaşın.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/basarili-bir-dijital-donusum-stratejisinin-3-bileseni/feed/ 0
Sağlık Sektöründe Chat Botlarının Yükselişi https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-chat-botlarinin-yukselisi/ https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-chat-botlarinin-yukselisi/#comments Sun, 06 Dec 2020 13:35:13 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15126 Chatbotların kullanımı son yıllarda büyük bir yükseliş yaşadı. Şirketler süreçlerini otomatikleştirmek için ve müşteri hizmetleri, ödemeler ve pazarlama gibi alanlarda müşterilerine dakik ve sürekli hizmet verebilmek için Yapay Zeka tabanlı sanal araçlar kullanmaktadır. Ve şimdi, chatbot teknolojisi sağlık sektörüne de iz bırakmak üzere.
Crunchbase tarafından yapılan analize göre, sağlık servisleri için chatbot geliştiren en az 14 girişime 800 milyon dolardan fazla yatırım yapıldı. Sağlık sektörü yapay zekaya uzak sayılmaz. Maliyetleri düşürmek ve tedavi sonuçlarını iyileştirmek için giderek yükselen baskı, verilerin de artması ve ulaşılabilirliği ile çeşitli teknolojik yeniliklere alan açtı. Hastalıkların erken teşhisinden hayat kurtaran ilaçların sunulmasına kadar yapay zeka, sektör genelinde oldukça güçlü yeni fırsatlar yaratmaktadır. Son gelişmelerde aynı şekilde umut verici.
Yani bu doktor randevularının robotlarla değişeceği anlamına mı geliyor? Pek sayılmaz.
Sağlık sektöründe chatbotların nasıl kullanıldığını daha iyi anlamak için sahip oldukları faydalara ve potansiyel problemlere birlikte bakalım. Aynı zamanda sektörü dönüştürmeye çalışan birkaç pazar lideri firmayı da inceleyeceğiz.

Chatbot’lar nasıl çalışır?

Chatbotlar tıpkı Microsoft’un Cortana’sı ya da Apple’ın Siri’si gibi metinleri ve konuşmaları etkili bir şekilde anlamak ya da ayırmak için doğal dil işleme (NLP) teknolojisini kullanırlar. Kullanıcı dostu bir arayüz ile ayrı bir uygulama veya web uygulaması aracılığıyla insan konuşmasını taklit ederler.
NLP’nin doğruluk oranını artıran gelişmeler, bize artık chatbotların makine öğrenmesi ile eşleşecek ya da sağlık sektöründe kullanılacak kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor.

Sağlık hizmetlerinde neden chatbot kullanılmalı?

Chatbotlar sağlık kuruluşlarının üzerindeki yükü büyük ölçüde hafifletme, maliyetleri azaltma ve hastalara kişiselleştirilmiş sağlık ve tedavi hizmeti sunma potansiyeline sahiptir. Sağlık hizmetlerinde chatbot kullanmanın sağlayacağı faydalardan bazıları şunlardır:

Sağlık hizmetine anında erişim

Bir chatbot, hastanın semptomlarını analiz edip ardından basit tıbbi sorunlar için uygun önerilerde bulunabilir veya bir hekim ile randevu organize edebilir. Eğer robot sorulara rahat bir şekilde cevap veremiyorsa, hasta gerçek bir insana yönlendirilir. Chatbotlarını ilk kontakt noktası haline getirilmesi ve hasta sınıflandırması sürecini otomatikleştirmesi, böylece sağlık kuruluşlarına gereksiz ziyaretler filtrelenip maliyetler de düşürülecektir.

İdari işleri otomatikleştirme

Verimliliği artırmak ve maliyetleri düşürmek için rutin idari işler de otomatikleştirilebilir. Chatbotlar özellikle doktor randevularının planlanması, ilaç veya randevu için hatırlatma yapılması, hastaların bulundukları bölgeye uygun sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi ve sıkça sorulan soruların cevaplandırılması gibi konularda yardımcı olabilir.

Proaktif sağlık hizmetleri

Chatbotlar, hastaların sorunlarını çözmeye ve sağlıklarını kazanmalarına destek olarak sağlık personellerinin işlerini de kolaylaştırabilir. Bunlara örnek olarak hastaların zihinsel ve duygusal sağlığını desteklemek ve aynı zamanda motive etmek ve sağlık ile egzersiz konularında danışmanlık vermek için kullanılan uygulamalar verilebilir.

Zorluklar

Her ne kadar potansiyel faydaları oldukça fazla olsa da sağlık sektörünün liderleri ve dijital girişimciler, sağlık kuruluşları ve tüketiciler için olabilecek en iyi sonucu elde etmek adına karşılaşabilecekleri bazı sorunların farkına varmalıdır.
Yanlış bir şekilde tıbbi bilgi paylaşımının neden olabileceği zararlar önemli bir risk taşımaktadır. Chatbotlar bir hastayla ilişkili tüm faktörleri bilemeyebilir veya yanlış bir teşhiste de bulunabilirler ve böyle bir hatanın finansal sonuçları çok büyük olabilir.
Aynı şekilde yüz yüze etkileşim olmaması da bir sorun olabilir. Ve maalesef chatbotlar hastaların duygularını tam olarak anlamayabilir ve bu yüzden ihtiyaçlarını tam olarak tespit edemeyebilir. Öte yandan bakarsak sunulan hasta deneyimi, insan teması eksikliği sebebiyle zarar görebilir ve hastaların kendilerini sağlık uzmanlarından uzakta kalmış hissetmelerine neden olabilir.

Liderlik eden şirketler

Her ne kadar sağlık sektöründe kullanılan chatbotlar daha gelişme aşamasında olsa da pazarı yönlendiren yenilikçi firmalar bu teknolojinin faydalarından yararlanıyor ve gelecek için gelişim yolu açıyor:

Babylon Health

2014 yılında, Babylon Health, kullanıcıların semptomlarını öğrenmek, onlara gerekli bilgileri vermek ve tavsiyeler sunmak için ‘Babylon’a Sor’ adlı chatbot uygulamasını geliştirdi. Chatbot kullanıcılara birkaç soru soruyor ve ardından makine öğrenmesini kullanarak, öğrendikleri bilgiyi hastalıklar, risk faktörleri ve istatistikler ile karşılaştırıyor. Gerektiği durumlarda kullanıcılar görüntülü sohbet veya sesli arama aracılığıyla Babylon kuruluşunun doktorlarından veya uzmanlarından birine 7/24 bağlanabiliyor.

Ada Health

Ada Sağlık’ın geliştirdiği sağlık hizmeti dostu, hastalara basit sorular soruyor ardından teşhisi netleştirmek için cevaplarını binlerce benzer vakayla karşılaştırıyor. Bu açılardan Babylon’a Sor’a epey benziyor. Chatbot akabinde kullanıcılara onları yardımcı olacak bilgiyi Medikal Kütüphanesi’nden buluyor ve paylaşıyor. Ada Sağlık Hizmetleri uygulaması, 10 milyondan fazla kullanıcıya sahip ve yedi dilde hizmet verebiliyor. 2016’daki piyasaya sürümünden bu yana 20 milyondan fazla teşhisi tamamlamak için kullanılmıştır.

Woebot Sağlık

Woebot, kolayca erişilen sohbet tabanlı bir yazılım kullanarak yapay zekadan yararlanıyor ve insanlara zihinsel ve duygusal konularda destek veriyor. Bu dijital araç, kullanıcılara sorular soruyor ve ruh hallerini değerlendirmek için kısa konuşmalar kullanıyor. Woebot daha sonra kullanıcıların durumlarına uygun öneriler sunuyor. Kullanıcıları ile her hafta 4,7 milyon mesaj alışverişi yapan bu uygulama, kriz halini belirlemede %98,9 doğruluk oranına sahip.

Chatbot Geleceğine bakış

Chatbotların rolü sağlık çalışanlarının yerini almaktan ziyade onların işlerini kolaylaştırmak ve iyileştirmek olacaktır. Hatta öyle olsa dahi, sağlık hizmetlerinde sohbet robotları kullanmanın faydaları yine de çok büyük.
Yapay zeka radikal bir şekilde maliyetleri düşürme, verimliliği artırma, sağlık kuruluşları üzerindeki yükü azaltma ve tedavi sonuçlarını iyileştirme konularında umut vaat ediyorlar.
Mevcut durumda netlik ve doğruluğa dair sorunlar, insan teması eksikliği, chatbotlarının daha çok acil olmayan durumlara ve rutin işlere daha uygun olduğunu gösteriyor. Ancak NLP ve makine öğrenmesi alanında yaşanan gelişmeler chatbotların daha karmaşık işler için gelecekte kullanabilmesini de öngörüyor.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-chat-botlarinin-yukselisi/feed/ 2
Kullanıcı Deneyimi Değerlendirmesi için Kılavuz https://www.webtures.com/tr/blog/kullanici-deneyimi-degerlendirmesi-icin-kilavuz/ https://www.webtures.com/tr/blog/kullanici-deneyimi-degerlendirmesi-icin-kilavuz/#respond Tue, 24 Nov 2020 20:24:49 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15134 Kullanıcı deneyimi, ürününüzün değerinin gözle görülür derece artmasını sağlayabilecek bir hizmettir. Süreç, ürününüzün kullanıcı deneyimi yönüne ve değerine yönelik kapsamlı analizini içerir.
Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi sayesinde, ürününüze zarar verebilecek sorunları tespit edebilecek ve bunları düzeltmek için çözümler üretebileceksiniz.Bu hizmetin sorunlarınızın üstesinden gelmede size nasıl yardımcı olacağını ve dijital ürününüzü nasıl öne çıkaracağını görün.

Kullanıcı Deneyimi Değerlendirmesi Nedir?

Kullanıcı Deneyimi Değerlendirmesi, seçilmiş kullanıcı deneyimi ve kullanılabilirlik araştırma metotlarına dayanan kapsamlı bir analizdir. Bir uygulamada veya üründe, yüksek siteden çıkma oranı, ürünün amacının tam anlaşılmaması ya da erişilebilirlik sorunları gibi birtakım problemlere sebep olabilecek sorunları bulmak için uygulanır. Ürün geliştirmede ilerlemenize yardımcı olacak ve iş çözümlerini geçerli kılacaktır.

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesinin amacı nedir?

  • Ürünün iş için değerini anlamak.
  • Ürününüzün performansını hızlı ve uygun maliyetle kökten iyileştirmek.
  • Yeni ürün geliştirmeye para harcamadan önce herhangi bir kullanıcı deneyimi ve kullanılabilirlik sorununu tespit etmek.
  • Ürününüze farklı bir perspektiften yeniden bakmak.
  • Hali hazırda var olan bir ürünle sorunları çözmek.
  • Gelecek için tavsiyeler almak.
  • Doğrudan kullanıcılardan veya ürünü kullanacak olanlardan kullanıcı için değerini anlamak.

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi sonunda, düzeltilmesi gereken sorunların, çabuk çözüleceklerin ve gelecekte ürünün gelişmesi için tavsiyelerin listesini içeren bir rapor alacaksınız. Bu rapor şu anda hangi basamakta olduğunuzdan bağımsız olarak, dijital ürününüzün gelişmesi için sonraki adımları içeren bir yol haritası işlevi görecek.

Kullanıcı Deneyimi Değerlendirmesinin işiniz için faydası

Kullanıcı Deneyimi Değerlendirmesi, kullanıcı deneyimi sorunlarını çözebilmek için uygun maliyetli ve hızlı bir yoldur. Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesiyle, ürününüzün rekabetçiliğini ve değerini iyileştirecek, pazarlamada ulaşabileceği noktayı aşan bir şey yaratacak ve iş hedeflerinize ulaşabileceksiniz. Kullanıcı Deneyimi araçlarının faydalarını yakından inceleyelim.

1. Yeni bir perspektif kazanma

Birçok girişimci ve kurucu, vakitlerinin çoğunu iş geliştirmede harcıyor ve tamamen ürüne odaklanıyor. Bu anlaşılabilir bir durum ancak bu tünel görüşü olarak da bilinen bu davranış, ürüne bakış açısını etkileyebiliyor ve ürünün kusurlarının farkında varmalarına engel olabiliyor.
Uzun ve yorucu projelerin, kurucularının onu nasıl algıladığını değiştirdiği çoktan kanıtlandı. Buna karşılaştırılabilecek bir şey olmamasından kaynaklı demirleme etkisi (ankraj) olarak da bilinen olay sebep olmaktadır. Demirleme etkisi, insanların karar alırken gördükleri ilk bilgiye ağırlık vermesinden kaynaklanmaktadır ve bu durumda, liderler kendi ürünlerine fazla odaklanmaktadır.
Buna karşılık, ürününüzün Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesini yapacak olan takım, birçok farklı startup görmüş ve perspektifleri tek bir şirketin çok ötesindedir. Müşterilerimizin birçoğu demirleme etkisine kapılmış ancak Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi onlara yeni bir perspektif kazandırmış, iş modellerini değiştirmelerine fırsat vermiş ve ürünlerini başarılı bir şekilde sunmuşlardır.

2. Ürününüzü rakiplerinizle karşılaştırın

Ürün geliştirmede çalışırken, onun ötesine bakmak için ve rakiplerinizin başarılarından ve hatalarından öğrenmek için zaman yaratmak kolay değil. Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi, pazardaki size doğrudan rakip olacak çözümlerin de içinde olduğu ilgili başka çözümlere karşı sizin ürününüzü kıyaslayabilecek.
Çoğu kurucunun zamanının büyük kısmını ürünleri üzerinde çalışmakta harcadığını ve pazarı izlemeye ve ürünlerini doğrulamaya çok az zaman ayırabildiğini biliyor muydunuz? Birçok startup, rakipleri tarafından performans anlamında kenara itildikleri veya iş modellerini pazara göre düzenleyemedikleri için başarısızlığa uğruyor.
Birçok müşterimiz rekabet analizinin avantajını kullanmaktadır. Bir müşterimiz, iş gerekliliklerini sağlayabilmek için B2C modelden B2B modele geçiş yaparken, başka bir müşterimiz tam tersini, B2B’den B2C’ye geçiş yaptı. Bu değişiklikler bu şirketin ürünlerini yeniden şekillendirmesine ve daha başarılı olmaları için iş modellerini güncellemelerine yardımcı oldu.
Başka müşteriler ürün fikirlerinin iş veya pazar anlamında anlamlı olmadığını fark ederek iptal ettiler ve böylece binlerce doları israf etmediler.

3. En çok önemli (ve doğrulanmış!) müşteri ihtiyaçlarına odaklanın

Güçlü ve net bir değer önerisi işiniz için asıl farkı yaratabilir ve bu ürününüzle ilgili en önemli soruları yanıtlamak için en iyi yol olacaktır.
Forbes’dan Mark Evans’a göre:
Güçlü değer önerisi geliştirmek hedef kitleyle bağ kurmayı kolaylaştırmanın yanı sıra, şirketin pazarlama ve satış faaliyetlerinin üstüne kurulacağı bir taban yaratır.
Başarısız olan startuplara yeniden dönecek olursak, birçoğunun kolay anlaşılır değer önerileri bulunmuyordu. Bu çalışmaya göre, odağın kayması ve pazar ihtiyacını hedefleyememe birçok startup başarısız olma sebebi (raporda on sekiz daha popüler neden bulabilirsiniz).
Kendinize, işinizin gerçekten ne olduğunu ve onu nasıl anlattığınızı sorun. Eğer anlatamıyorsanız, Kullanıcı Deneyimi değerlendirmemiz başarılı bir öner önerisi kurmanızda yardımcı olacaktır.

4. Bütün paydaşların çıkarlarını uyumlu hale getirin

“Çatışmanın olmaması bana iki şeyden birini söylüyor, ya -eş-kurucuların açık ve dürüst geri bildirimi kaldırabileceğini düşünmüyorsun, ya da ilişki o kadar hassas ki yumurta kabukları üstünde yürüdüğünü düşünüyorsun.” Khalid Halim, RebootHQ
İş yıkımına sebep olan çatışmayla ilgili olan bu makalede, Khalid Halim çatışmanın doğal olduğundan, ve iki tarafın da bundan büyümek için fayda sağlaması gerektiğinden bahsediyor. Asıl tehlike, işin tekrar düzelemeyeceği kadar kötü bir noktaya getiren, kapağın altında içten içe kaynayan, görünmeyen çatışmadan gelir.
Üzerinde çalışılacak acil işler ve sorunlar listesi hep vardır ve takım üyelerinin kendi önceliklerine göre genelde hangisiyle önce uğraşılması gerektiğine dair bireysel fikirleri vardır. Bu çıkar çatışmalarını dağıtmak için, birçok müşterimiz paydaşların perspektif kazanması ve önceliklerini sıralayabilmesi için Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi uygulamayı tercih ediyor. Onlara, uzlaşmada ortaklaşmaları için sorunların yüksek ve düşük seviye şeklinde listesini, belirlenmiş önceliklerle veriyoruz.

5. Ürününüzün pazara açılma stratejisini yeniden değerlendirin

Startupların başarısız olmasında en yaygın ikinci sebep, iş modelleri girmeye çalıştıkları pazar düşünüldüğünde, uygulanabilir olmaması. Bu nasıl olabiliyor? Bazı startuplar önce güzel bir ürünle ortaya çıkıyorlar ve iş modeline daha sonra bakıyorlar. Bu kolayca başarısız olabilecek bir yaklaşım.
Erken başarı bile ürünün büyüyeceği garantileyemez. Ürünle planlanmış iyi bir iş modeli, büyümeyi kesinlikle daha kolaylaştıracak ve işin başarıya ulaşma ihtimalini artıracaktır.
Kurucular bazen iyi araştırılmış bir iş modeline sahip olduklarını düşünüyorlar ancak varsayımlarını yanlış ve ilgisiz veriler üzerine kurdukları ortaya çıkıyor. Müşterilerimizden birinin durumda, Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi, analiz araçlarının ayarlarının doğru olmadığını ortaya çıkardı. Şirket aslında farklı müşteri grupları için farklı analiz araçlarına ihtiyaç duyuyordu. Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi doğru veriyi ortaya çıkarı ve kullanıcı davranışlarını doğru biçimde çalışmalarını sağladı.

6. Sonraki adımlar için net ve basit bir yol harita çizin

Alan Smith’e göre, “herhangi bir ürünün üretim maliyetinin yaklaşık %75’i kavramsal faz sürecinin sonuna adanmıştır. Bu da bu aşamadan sonra verilen kararların maliyetin yalnızca %25’ini etkileyebilmesi anlamına gelir.” Eğer bir ürünün maliyetinin çoğu tasarım aşamasındaysa, ona dikkatimizi yoğunlaştırmalıyız. Ve biz Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesinde bunu yapıyoruz.
Müşterilerimizden biri hem şimdiki hem de gelecekteki projeler için geliştirilebilir tasarıma erişimin değeri ve ürün geliştirme takımlarını ilişkilendirdi. Yol haritalarıyla ilgili kararları ve öncelikleri belirlemek ürünün başarısını ve kurucuların gelecekteki girişimlerini oldukça etkiledi.

7. Yazılım geliştirmenin maliyetini düşürmek

İnsanların ürünü geliştirme sürecinde odak noktasını kaybetme ve ana yolun dışına çıkma eğilimi var. Projenin yazılım geliştirme fazında, programcıların en az %50’lik zamanı projenin en baştan engellenebilir hatalarını düzeltmeye harcanıyor.
Dr. Susan Weinschenk’e göre, geliştirmeye ayrılan vakti azaltarak ve yeniden tasarım maliyetini minimalize ederek maliyeti kolayca azaltabilirsiniz. Sadece erken hata önlemeye yatırım yapmanız gerekiyor.
Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi bunu başarıyor ve kullanıcı odaklı çözümü erkenden bulmanızı sağlıyor. Kullanıcı deneyimi ve müşteri desteği maliyeti, kullanıcı aşamasına gelmeden potansiyel sorunları bularak ve çözerek azaltılabiliyor.

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesiyle çözülen yaygın ürün sorunları

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi ürünün veya hizmetin iyileştirilmesi için hangi sorunların önceliklendirilmesi gerektiğini bulmanıza yardımcı olabilir ve kullanıcılarınızı hayran bırakabilir. Aşağıda Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi uyguladıktan sonra bulduğumuz başka sorunları ve çözmek için uyguladığımız çözümleri bulabilirsiniz.

Kompleks arayüzle uğraşmak

Problem:
Kullanıcıları ürünün premium versiyonuna geçirmek için olan satış ekranı çok karmaşıktı ve bilişsel yüke sebep oluyordu. Tek ekranda çok fazla element ve aksiyon vardı.
Çözüm:
Premium üyeliğe geçme, süreci iki adıma bölerek iyileştirildi. Plan seçimi ve ödeme tamamen ayrıldı ve böyle sayfaları daha kolay anlaşılır ve kullanılır hale getirdi. Dönüşümü artırmak için daha fazla sosyal kanıt örnekleri eklendi.

Mobil deneyimi mükemmelleştirmek

Problem:
Mobil kullanıcı deneyimi iyileştirmeye ihtiyaç duyuyordu. Sayfanın tasarım formatları iyi örneklerden farklılaşıyordu. Bazı elementler çok küçüktü ve veri girdileri çok etkili tasarlanmamıştı.
Çözüm:
Ayrıştırılmış kontroller, yerel mobil tarih yakalayacıları, ve belli veriler için uygun klavyeler gibi kullanıcı arayüzü elementleri gibi kullanıcı arayüzü elementlerinde iyi örnekler uygulanarak mobil kullanılabilirlik iyileştirildi. Buna ek olarak, form doldurma alanları birleştirerek, kaydırıcı uygulayarak, ve mobil aygıtlar için ayrıştırılmış kontroller kullanılarak basitleştirildi.

Mesajlaşma sistemini temizleme

Problem:
Mesajlaşma sistemi anlaşılır değildi ve kullanıcı iletişimde hız ve verimliliği düşürüyordu.
Çözüm:
Sistem tamamen yeniden tasarlandı ve kullanıcılar arasında akışkan, net iletişim sağlandı.

Bilgi mimarisini temizleme

Problem:
Bilgi mimarisi yetersizdi. Kullanıcının profilini açtıktan sonra, yalnızca ismi ve resmi gösteriliyordu ve önemli bilgiler daha sonra gösteriliyordu. Kullanıcı profilindeki ana harekete geçirme tekrarlanıyordu ve kullanıcıların kafasını karıştırıyordu.
Çözüm:
Özellikle mobil profillerin ana bilgiye ulaşımı iyileştirildi. Puanlama, profil detayları ve ana harekete geçirme butonları en yukarı “manşetten” yerleştirildi ve net hiyerarşi oluşturuldu. Tekrarlayan harekete geçirme mesajları kaldırıldı ve alan düzenlenmiş oldu.

Arama fonksiyonun optimize edilmesi

Problem:
Platformda yönergesinde bilgi arama yeri daha kolay olabilirdi. Mobil aygıtlarda arama sıralaması gizliydi ve ekstra efor çaba gerektiriyordu. Yüksek oranda sıralama ve filtreleme özelliği kullanmadan doğru bilgiyi bulmak zordu.
Çözüm:
Mobil kullanıcılar için kullanıcı arayüzü filtrelerde açılan listeler yerine kaydırıcılar eklenerek platformda arama iyileştirildi. Ayrıca, sıralama daha erişebilir yapıldı ve filtrelemeyi anında kaldırma opsiyonu eklendi.

Harekete Geçirme’yi daha efektif hale getirme

Problem:
Geribildirimde bulunma veya almak için Harekete Geçirme butonları kolay erişilebilir değildi ve kullanıcıların çoğu hizmeti olumsuz değerlendirdi.
Efektif Harekete Geçirme örneği
Çözüm:
Mesajlaşma sistemine ekleyerek geri bildirimde bulunma ve alma iyileştirildi ve henüz geribildirimde bulunmamış kullanıcılar için ekstra Hareket Geçirme butonları eklendi.

Kaydolma sürecini basitleştirme

Problem:
Bir tanışma platformu için olan kaydolma sürecinde ana sayfa, kullanıcıları birçok adımdan geçiriyor ve uyuşmazlığa sebep oluyordu.
Çözüm:
Ana sayfa, “Kayıt Ol” butonu yerine bir kayıt olma formuyla güncellenerek kullanıcı için adım sayısı azaltılarak iyileştirildi.

Kaydolma ve sosyal kanıt kısımlarını daha görünür kılma

Problem:
Ana sayfanın kaydol kısmı yeterince öne çıkmıyordu ve çok az sosyal kanıt örnekleri gösteriliyordu. Bu da kullanıcıların dönüşüm ihtimalini düşürüyordu.
Çözüm:
Ana sayfa, öne çıkan bir sosyal kanıt kısmıyla iyileştirildi ve kaydolma kısmı öne çıkarıldı.

Kullanıcı ara yüzü tasarımı için endüstri standartlarını uygulamak

Problem:
Kullanıcı ara yüzünün bazı elementlerinin hizası ve yerleştirilmesi endüstri standartlarında değildi. Bu da platformla etkileşime geçmiş kullanıcılarda kafa karışıklığına sebep oluyordu.
Çözüm:
Kullanıcı ara yüzünün bazı elementlerinin hizası ve yerleştirilmesi iyileştirildi ve böylece kullanılabilirlik artırıldı.

Kullanıcı Deneyimi Metotları

Bir Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi uygulaması için birçok farklı metot kullanılabilir. Hangi ürünün değerlendirileceğine ve ürünü hangi sorunların etkilediğine bağlı olarak değişir.
Kullanıcı deneyimi metotları şu şekilde ayrılabilir:

  • Ürünün kullanıcı deneyimini test etmek için olan metotlar
  • Ürünün iş değerini ve pazardaki performansını doğrulayan metotlar
  • Bunların neler olduğuna bir bakalım.
  • Ürünün kullanıcı deneyimini test için olan metotlar

1. Uzman değerlendirmesi. Olası kullanılabilirlik sorunlarını bulmak ve değiştirmek için tavsiyelerde bulunabilmek için bir Kullanıcı Deneyimi uzmanı ürünü değerlendirir. Bu araştırmayı uygulamak için birçok yol vardır:
Sezgisel analiz
Bir araştırmacı arayüzü inceler ve bilinen kullanılabilirlik prensiplerine uyup uymadığını kontrol eder (“buluşsal yöntemler”). Amaç bir sorunu keşfetmek ve bunu çözmek için en iyi çözümü bulmaktır.
Sezgisel analiz hızlı bir metottur ve ürünün problemlerine genel bir bakış sunar. Olası hataya yatkın özellikleri ve elementleri tespit etmede yardımcı ve iyileştirme için yol gösterir.
Uzman, analize yaparken araştırmayı birçok kullanılabilirlik prensibine dayandırabilir. En yayın olanı Jakob Nielsen’in 10 Sezgisel Kullanılabilirlik Yöntemi’dir. Psikolojik Kullanılabilirlik Yöntemi ve 247 web kullanılabilirlik yönergeleri gibi başka kullanılabilirlik prensipleri de bulunur.
Uzman, basitçe aşağıdaki soruları sorarak genel geçer kuralları da kullanabilir:

  • Ekran veya herhangi bir element kara karıştırıcı mı?
  • Kullanıcı bununla ne yapması gerektiğini biliyor mu?
  • Bunu kullandığında sonucunun ne olacağını biliyor mu?

Bilişsel Gezinti
Araştırmacı üründe uygulamanın mümkün olduğu işlerin listesini hazırlar. Kullanılabilirlik seviyesine karar vermek için, bütün işlerin üzerinden geçer. Ürünün kullanılabilirliği, her adım için, aşağıdaki sorular gibi soru setleriyle doğrulanır:

  • Nerede olduğumu biliyor muyum?
  • Seçeneklerin neler olduğunu biliyor muyum?
  • Herhangi bir element kafa karışıklığına sebep oluyor mu?
  • Doğru aksiyonun ne olduğunu tespit edebiliyor muyum?

Bu bilişsel gezintinin temel amacı ürünün yeni kullanıcılarının öğrenilebilirliğini ve anlayışını test etmektir. Ayrıca, düzenli kullanıcılar için ürünün sezgisel ve kullanışlı olup olmadığını da tespit etmede yardımcı olur.
2. Analitik veri analizi. Analitik veri analizi ürünün gerçek kullanımını gösterir. Kullanıcı verisini toplamanızı ve takip etmenizi sağlar ve hatta kullanıcıların davranışları ve aksiyonları hakkında da bilgi verir.
Bu metot, kaç kullanıcının istenilen aksiyonları aldığını, kullanıcıların nereden geldiğini, kullanıcı deneyiminin hangi aşamasında sorunlarla karşılaştıklarını veya ürünü ne noktada terk ettiklerini ve dönüşüm oranlarını tespit etmede yardımcı olur.
Fare hareketi ve tıklama takibi sıcaklık haritası, kullanıcı yolculuğunun her adımında kullanıcıların ürünle nasıl etkileşime girdiğini gösterir. Kullanıcı davranışını doğrulayan en popüler iki araç Google Analytics ve Hotiar’dır.
3. Kullanıcı testi. Bazı durumlarda, ürünün hedef kitle grubuyla test oturumları da mümkün ve yararlı olabilmektedir.
Araştırmacı, popüler işlerin uygulandığı bir senaryo üretir ve test oturumunda her kullanıcıdan bu işleri yapmaları istenir. Araştırmacı, ürünün sezgisel olup olmadığını, önemli aksiyonların kolay uygulanıp uygulanmadığını değerlendirir ve bu süreçte herhangi bir sorun olup olmadığına bakar. Bu metot, kullanıcıların ürünle nasıl etkileşim kurduğuna dair bir genel bakış sunar.
4. İçerik denetimi. Bu araştırmanın amacı, ürünün içeriğini ve bilgisini analiz etmek ve değerlendirmektedir. İçerik denetimi, kullanılan dilin anlaşılır olup olmadığını ve ürünü kullanacak olan hedef gruba hitap edip etmediğini anlamak için yardımcı olur. Ayrıca, içeriğin SEO dostu olup olmadığını da doğrular. İçerik denetimi, ürünün kullanıcı deneyimi doğrulamak için başka metotların bir parçası olarak da kullanılabilir.
5. Persona değer önerisi analizi. Mevcut araştırmaya ve müşterinin bilgisine dayanarak, Kullanıcı Deneyimi uzmanı ürün için farklı personalar yaratır. Bunlar, ürünü kullanma potansiyeli olan farklı kullanıcı tiplerinin hayali temsilleridir ve kullanıcıların ihtiyaçları, hedefleri ve motivasyonlarını anlamada yardımcı olur.
Araştırmacı daha sonra, bu personalar için ideal değer önerilerini onların ihtiyaç listesine göre inceler ve ürün bunları karşılıyor mu diye kontrol eder. Ürünü bu şekilde inceleyerek kullanıcıların ihtiyaçlarıyla bağlantılı herhangi bir özellik açığı varsa bunu tespit etmek mümkün olmaktadır.
6. Erişilebilirlik değerlendirmesi. Bu analizin amacı ürünün engelli kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını kontrol etmektir. Bu değerlendirme Web İçeriği Erişilebilirlik Rehber Kuralları (WCAG) 2.0. baz alınarak yapılmaktadır.

Ürünün iş değerini ve pazardaki performansını doğrulayan metotlar

Pazar araştırması. Araştırması hedef pazarını analiz eder ve müşteriler hakkında bilgi toplar. Pazar araştırması, pazarın büyüklüğünü ve pazar payını tahmin etmek için ve aynı zamanda ürüne yönelik insanların tutumunu öğrenmede yardımcı olur. Ayrıca bu metot, pazar trendleri bağlamında da ürünü anlamada da destek olur.
Rakip karşılaştırması ve özellik açığı. Bu metot, müşterinin işi ve ürünü doğrultusunda rakiplerin güçlü ve zayıf yönlerini anlamayı amaçlar. Ayrıca, fırsatları ve tehlikeleri tespit etmeye yardımcı olur.
Araştırma, işin pazar durumu, pazarlama kampanyaları, tipleri ve ürün ve hizmetlerin tasarımı ve promosyonlar gibi işle ilgili bütün kısımların analizini içerir.
Araştırma şunlarla ilgili yardımcı olur:

  • Rakiplerin sağladığı bütün özellikler doğrultusunda ürün özelliklerinin analizi. Bu temel özellik açıklarını önceden tespit etmeyi ve rakiplerin çözümlerine karşılık önemli bir avantaj kazandırmayı sağlar.
  • Rakipler tarafından kullanılmamış niş veya potansiyeli olan bir alan bulmak.
  • Daha verimli müşteri hedefleme.
  • Yeni müşteriler bulma.
  • Doğru metot nasıl seçilir?

Bir yaklaşım seçebilmek için her duruma uygun bir çözüm bulunmuyor. Doğru metotu seçmek sorunun ve istenen çıktının kompleks bir analizini gerektiriyor ve aşağıdaki gibi birçok etmene bağlı:

  • Projenin aşaması.
  • Erişimin olduğu veri.
  • Ürünün sorunları.
  • Amacın ne olduğu.
  • Ürün geliştirme için daha fazla hangi bilgilere ihtiyacımızın olduğu.
  • Zaman ve bütçe.

Bütün kısımlara cevap vermek mümkün olmasa da amaç ürüne en çok faydası olacak metotu seçmek. Araştırmacı bütün değişkenleri göz önüne aldığımızda en uygun metotları seçebilir. Kapsamlı sonuçlar elde edebilmek için her zaman farklı metotları karıştırmak faydalı olmaktadır.
Bütün metotlar müşteri ve ürün ihtiyaçlarına göre düzenlenebilir.

Bir Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi nasıl yapılır?

Bir Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi yapmak istiyorsanız, sürecin her adımını gösteren aşağıdaki yönergeleri takip ediniz.
Değerlendirmeyi yaparken, altyapıyı hazırlamak her şeyin akıcı bir şekilde uygulanması ve projenin en iyi sonuçları vermesi için oldukça önemlidir. Başlamadan önce araştırma aşamalarına hazırlanın ve ihtiyacınız olan araçları hazırlayın ve kurun. Bütün süreç boyunca ilerlemenin takibini yapmak organize olabilmek için gereklidir. Bütün dosyaların güncel olduğundan emin olun.
Adımlar:

1. Ürünü ve işi iyice anlayın

  • Pazar araştırması yapın. Hangi pazarı hedeflediğinizi, rakiplerinizin kim olduğunu ve neyde iyi olduklarını bilmek her zaman iyidir. Formal bir analiz gerekli değil ancak genel bir fikir olması oldukça önemli.
  • Paydaşlarınızla mülakat yapın. Değerlendirme için gereklilikler ve beklentiler dahil öğrenebildiğiniz kadar çok şey öğrenin.
  • Değerlendirmenin kapsamını belirleyin. Analiz yalnızca sayılı birkaç soruna odaklanmalı.
  • Ürüne erişim sağlayın.
  • Eğer projenin ihtiyaçları için gerekiyorsa, araçlara ve analiz yazılımlarına erişim sağlayın.

2. Doğru metotları seçin

Her projenin gereklilikleri farklıdır ve bu sebeple her araştırma bireysel olarak düzenlenmelidir. Bazı projeler daha derin pazar ve iş araştırması gerektirirken, bazılarının üzerinde çalışılabilecek geçerli kullanıcı verisi bulunmayabilir. Bazılarının ful veri analizi yerine yalnızca kullanılabilirlik sorunları analizine ihtiyacı olabilir. Araştırma metotları her projenin ihtiyaçları ayrı ayrı düzenlenmeli ve paydaşların beklentileriyle paralel bir şekilde kurulmalı.
Eğer değerlendirme birkaç metottan oluşuyorsa, önceliklendirin ve araştırma için bir plan hazırlayın.

3. Araştırmayı yapın ve veriyi ve sonucu analiz edin

Seçtiğiniz metoda bağlı olarak, araştırmanın süreci değişkenlik gösterir. Her zaman araştırmanın amacını göz önünde bulundurun ve önemli kısımlara ve sorunlara odaklanın.

4. Raporunuzu hazırlayın

Bulgularınızı ve verilerinizi anlaşılır ve görsel olarak dikkat çekici bir şekilde sunun.
Değerlendirmenin amacı, değişim için noktaları belirmektir ancak her zaman tavsiyelerinizi eklemeyi hatırlayın. Sadece hataları belirtmek kendi başına bir değer yaratmaz. Çabuk halledilebilecek şeyleri ve ürünü olumlu bir şekilde etkileyebilecek tavsiyelerinizi eklemek oldukça önemli.

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesiyle işinizi dönüştürmek

Raqib, Kuveyt’ten bir insan hakları inisiyatifi bir Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi sonrasında o kadar fazla odak kazandılar ki ürünlerini teslim zamanı kısaltılmasına rağmen zamanında sundular. Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesinin maliyeti sonuçlarla karşılaştırıldığında göz ardı edilebilecek düzeyde oldu: ürün geliştirme süresi iki hafta azaltıldı ve bu 8000$ oranında tasarruf sağladı.
Aşağıda firmanın kullandığı Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesinin faydalarının özetini görebilirsiniz. Bu metrikler, Raqib’in sivil alanda farklı gruplardan gençleri faaliyete geçirmesine ve sosyal değişim sağlamasına yaradı.

  • Popülerlik beklentileri aştı: yıldan yıla %180 kullanıcı büyümesi
  • Kullanıcı bağlılığı %45 arttı, oturumların sayısı %86 büyüdü
  • İlk etkileşimden sonra terk edilen oturum sayısı %21 düştü
  • Oturum süresi %40 arttı

Her şeyi bir araya getirecek olursak

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi, ürün veya hizmetinizin değerini yükseltmek ve kullanıcılarınızı memnun etmek için nelerin önceliklendirilmesi gerektiğini öğrenmenizi sağlar.
Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi yaptırmanız gözle görülür yarar sağlar. Değerlendirme aşağıdakileri sağlar:

  • Ürününüzle ilgili yeni bir perspektif
  • Rakiplerinize karşı ürününüzü konumlandırma ve rekabet avantajı sağlama
  • En önemli müşteri ihtiyaçlarına odaklanma
  • Paydaşların çıkarlarını uyumlu hale getirme
  • Ürünün pazara açılma stratejisini yeniden değerlendirme
  • Sonraki adımlar için net ve basit bir yol haritası çizme
  • Yazılım geliştirme maliyetini düşürme
  • Mobil saat ve laptop örnekleme

Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesi, kullanıcı ara yüzü ve mobil kullanılabilirlik sorunları gibi birçok yaygın sorunu tespit etme ve çözmede, harekete geçirme mesajlarını geliştirmede ve bilgi mimarisini iyileştirmede yardımcı olabilir.
Kullanıcı Deneyimi değerlendirmesini yapmak için birçok metot mevcuttur. Hangi metodun kullanılacağı ürüne, ürüne etkileyen sorunlara bağlıdır. Değerlendirme yapılırken, aşağıdaki adımlar yol gösterici olacaktır:

  • Ürünü ve işi iyice anlayın
  • Projenin gereklilikleri için doğru metotları seçin
  • Araştırmayı yapın ve veriyi ve sonucu analiz edin
  • Tavsiyeleri de içeren raporunuzu hazırların

Kendi Kullanıcı Deneyimi değerlendirmenizi yapmak mümkün olsa da, uzmanların tecrübesinden faydalanmak sizin için iyi olacaktır. Webtures’ta, yıllardır Kullanıcı Deneyimi değerlendirmeleri yapıyoruz ve yaklaşımımızı geliştiriyoruz. Desteğe ihtiyacınız varsa, bize haber vermeniz yeterli.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/kullanici-deneyimi-degerlendirmesi-icin-kilavuz/feed/ 0
Remote Takım Çalıştırmanın 10 Kuralı https://www.webtures.com/tr/blog/remote-takim-calistirmanin-10-kurali/ https://www.webtures.com/tr/blog/remote-takim-calistirmanin-10-kurali/#respond Wed, 21 Oct 2020 19:44:13 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15083 Webtures için, çalışan insanların ülkenin enine ve boyuna dağılmış durumda olduğunu söylemek, bile aslında büyük resmi göstermez. İstanbul’da ve Londra’da bir ofisimizin olduğu doğru, ancak çalışanlarımızın gerçekten çalışmak için oraya gitme zorunluluğu yok. Yüzlerce mil uzaktaysak iş akışımızın sorunsuz ilerlediğinden ve ekibimizi yönettiğimizden nasıl emin olabiliriz?

Remote bir ekip nasıl etkili bir şekilde yönetilir?

Hem kısa hem de uzun vadeli hedefler belirleyin

Hedefsiz çalışmak, yönsüz araba kullanmak gibidir. Verimli çalışabilmek için neyi hedeflediğinizi bilmeniz gerekir. Hem kısa hem de uzun vadeli hedefler belirlemenin kritik olduğunu düşünüyorum. İlki, işimizi kontrol altında tutmamıza yardımcı olur ve sonraki adımların ne olması gerektiğini görmemizi kolaylaştırır. İkincisi ise, faaliyetlerimizi daha geniş bir perspektife oturtmamızı ve takip etmek istediğimiz yönleri tanımlamamızı sağlar.

Doğru araçları seçin

Günümüzün hızlı dünyasında, özellikle bir yazılım geliştirme şirketi çalıştırırken yalnızca zihninize, kaleminize ve bir parça kağıda güvenemezsiniz. Şirketinizin iş akışını kontrol etmenize, iletişim kanallarını düzenlemenize ve tutarlı proje yönetimi sağlamanıza yardımcı olacak doğru araçları seçmek, başlamadan önce kesinlikle düşünmeye değer.

Proje yönetimi için Wrike ve Monday, iletişim için Slack, görevler için Trello, satışları izlemek için Salesforce, pazarlama faaliyetleri için HubSpot ve daha pek çok şey kullanıyoruz.

Herkesin prosedürleri bildiğinden emin olmalısınız.

Aynı anda birçok proje üzerinde çalışan birçok insan kaos yaratabilir. Ancak her prosedürün birleştirildiğinden ve herkesin aynı şekilde takip ettiğinden emin olduğunuzda durum böyle olmak zorunda değildir. Bunu Webtures’ta nasıl yönetiriz? Kontrol listeleri oluşturup bunlara sadık kalarak. Kontrol listeleri, iyi uygulamaları ve tutarlılığı korumanıza olanak tanır. Ayrıca, belirli bir görevi çözebilecek tek kişi olmadığından emin olduklarından, işbirliği oluşturmaya ve yetkilendirmeye yardımcı olmaya da yardımcı olurlar.

İletişim ve şeffaflığa odaklanın

İletişim, yalnızca remote çalışanlar değil, her şirkette en önemli noktadır. Ancak, böyle bir şirket durumunda bu daha da önemli hale gelir. Burada tek bir kural var duyarlılık ve bu tüm çalışanlar için geçerli. Gerçekten bu kadar basit: Fiziksel olarak ayrı olsanız bile hepinizin orada olduğunuzu (nerede olursa olsun) aynı hedef için birlikte çalıştığınızı bilmelisiniz.

İletişim akışını sürdürmek ve nispeten hızlı yanıt vermek, ekibin yanlış anlamalardan kaçınmasına yardımcı olduğu ve her şeyin ilerlemesini sağladığından çok önemlidir. Şeffaf bir iletişim şeması da işe yarar: Tüm e-postalarınızı CC ve açık Slack kanallarında konuşursanız, herkesin tüm ayrıntılarla güncel kalması daha kolay olacaktır. Kapsayıcılığın etkisini kabul edin.

Kural basit: 9 kişi aynı odada ve sadece biri başka bir yerde olsa bile 10 kişinin tümü uzaktan çalışıyor. Tabii ki, kahve makinesi etrafında hızlı bir yüz yüze sohbet sırasında bazı sorunları çözmek daha kolay olabilir. Ama aynı zamanda o sohbetin sonucunu daha sonra gelmeyen kişiye açıklamanın ne kadar kolay olacağını da düşünün. Verimli uzaktan çalışma, kimseyi iletişim akışının dışında bırakmamayı hatırlamak anlamına gelir. Bu nedenle, yalnızca işçilerin değil, müşterilerin de dahil olduğu tüm taraflarca erişilebilen bazı dijital kanallar üzerinden gerçekleştirilmelidir.

Projelerin ilerlemesini sürekli takip edin

Projelerin ilerlemesini izlemek, bir dizi fayda sağlayabilir. Birincisi, tüm çeşitli konularda sizi sürekli olarak güncel tutar ve gerçekçi deadlinelar belirlemenize yardımcı olur. İkinci olarak, ilerleme raporları müşteri için paha biçilmezdir. Dahası, ilerleme takibi, ekibiniz için net kısa vadeli hedefler belirlemenizi sağlar. Takım hedefe ulaştığında, bir sonraki noktada önerildiği gibi onları ödüllendirebilirsiniz.

Ekibinizi motive edin ve onlara güvenin

Etkili olabilmek için ekibinizin yüksek düzeyde motivasyonu sürdürmesi çok önemlidir. Mutsuz çalışanlar kârsız bir şirkete dönüşür. Buna göre, çalışanlarınızın yaptıklarından gerçekten keyif almaları için elinizden gelenin en iyisini yapmak mantıklıdır. Mikro yönetimden kaçının, çalışanlarınızı destekleyin, görevleri önceden planlayın ve önceliklendirin. Yalnızca güvenilir bulduğunuz kişileri işe alın ve iş-yaşam dengelerine saygı duyarak onlara değer verin.

Hem offline hem de online ekip oluşturmaya önem verin

İş arkadaşlarınız arasındaki bağ önemlidir ve değerini küçümsememelisiniz. Bu nedenle, zaman zaman inzivaya çekilen alanları organize etmek yararlıdır. Herkese açık iletişim kanalları veya Facebook grupları aracılığıyla insanları bir arada iletişimde kalmaya teşvik edebilirsiniz. Slack’teki bir ismin arkasında ortak bir yanınız olabileceği gerçek bir kişinin olduğunu düşünmek her zaman daha hoştur.

Karşılıklı geribildirim ve bilgi alışverişi kültürünü teşvik edin

Çalışanlarınıza dürüst geribildirim verin ve onlardan aynısını hem kendi aralarında hem de doğrudan size yapmalarını isteyin. Basitçe olumsuz görüşlere açık olarak, artık herkesin ücretsiz olarak öğrendiği bir kültürü teşvik edebilirsiniz. İnsanları bilgilerini paylaşmaya teşvik edin ve bunun için onları ödüllendirin. Bu karşılıklı geri bildirim ve bilgi alışverişi kültürü proje akışını kolaylaştırırken aynı zamanda çalışanların projeler sırasında gelişmesine ve performanslarını iyileştirmesine yardımcı olur.

Çalışma ortamınıza özen gösterin

Webtures’ta, çalışanlarımıza yaratıcı bir işbirliği atmosferini teşvik eden rahat ofisler sunuyoruz, ancak ofiste görünmek onların kişisel tercihidir. Herkes, böyle bir çalışma tarzı için uygun koşullara sahip oldukları sürece uzaktan çalışabilirler ve bu, iyi bir İnternet bağlantısı ve sık ve üretken video görüşmeleri için erişilebilir olmalarını engellemeyecek huzurlu bir atmosfer anlamına gelir.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/remote-takim-calistirmanin-10-kurali/feed/ 0
Makine Öğrenmesinin Fiyat Optimizasyonu Etkisi https://www.webtures.com/tr/blog/makine-ogrenmesi-fiyat-optimizasyonunu-nasil-degistiriyor/ https://www.webtures.com/tr/blog/makine-ogrenmesi-fiyat-optimizasyonunu-nasil-degistiriyor/#respond Fri, 09 Oct 2020 16:01:12 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15019 Dinamik fiyat optimizasyonu perakendeciler arasında gittikçe popülerleşiyor. Makine öğrenmesi veriyi işleme yeteneğini katlanarak arttırdı ve bu bilgi gerçek zamanlı fiyat değişikliklerine uygulandı. Ancak gerekli yazılımları üretmek ve kullanmak hala nispeten pahalı. Yani bu teknoloji işletmelere nasıl yardımcı olabilir? Ve en önemlisi günün sonunda bu yatırımın dönüşü ne olur?

Akıllı Fiyat Optimizasyonu

Kesinlikle dinamik fiyat optimizasyonu makine öğrenmesinin perakende sektörüne kattığı yeniliklerden en çekici olanı. Ancak trendi takip eden tüm şirketler bundan tam anlamıyla fayda sağlayamaz ve hatta bazıları için bu teknoloji kullanışlı bile olmayabilir.

Akıllı fiyat optimizasyonu makine öğrenmesinin sahip olduğu güçlü veri işleme yeteneği sayesinde mümkün. Bu perakendecilere sürekli fiyatları düzenleme, pazar ihtiyaçlarını, müşteri beklentilerini ve algoritmanın beslediği diğer faktörleri dikkate alma fırsatı sunar. Geleneksel olarak fiyat optimizasyonu insanlar tarafından yapılır ve bu durum bazı hatalara da yol açabiliyor. Bunun yerine tüm veriyi işleyen ve fiyatları belirleyen bir sisteme sahip olmak zaman ve iş gücü tasarrufu sağlar. Aynı zamanda sürecin daha hatasız olmasını da mümkün kılar. Bu sayede çalışanlar değerli zamanlarını daha yaratıcı işlerle uğraşarak geçirebilirler.

Başka faydaları ise; pazarı takip edebilir ve fiyatları daha esnek şekilde düzenleyebilirsiniz. Makine öğrenmesi sayesinde fiyatlama geleneksel yollardaki gibi parçalanmış veriyi ve belirsiz tahminleri -örneğin üreticinin önerdiği fiyatları ayarlamak gibi- kullanarak değil veri güdümlü, komplike bir yolla düzenlenir.

Müşteriler Dalgalanan Fiyatları Kabul Edecek mi?

Bu soru hala akıllarda; müşterileriniz dalgalanan fiyatları kabul edecek mi? Bunun cevabı, vakadan vakaya değerlendirilmeli ancak iyi haber şu ki algoritma bu süreçte işletmelere yardım edebilir.

Şunu unutmayın ki algoritmanın doğru çalışması için çok fazla veriye ihtiyacınız var. Ancak bu veriyi sadece bir kere toplayacaksınız sonrasında ise sadece en güncel bilgiyle güncelleyeceksiniz. Eğer bu süreci doğru şekilde yönetirseniz, dalgalanan fiyatlar yüzünden müşteri kaybetmezsiniz. Bunun yerine potansiyel kâr marjınızı mümkün olduğu kadar yükseltebilirsiniz.

Perakende işletmeniz için dinamik fiyat algoritması uygulamadan önce tüm bu faktörleri gözden geçirmelisiniz.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/makine-ogrenmesi-fiyat-optimizasyonunu-nasil-degistiriyor/feed/ 0
Yapay Zeka İçeriği Ne Kadar Kişiselleştirebilir? https://www.webtures.com/tr/blog/yapay-zeka-basliklari-ve-resimleri-ne-kadar-iyi-kisisellestirebilir/ https://www.webtures.com/tr/blog/yapay-zeka-basliklari-ve-resimleri-ne-kadar-iyi-kisisellestirebilir/#respond Sat, 03 Oct 2020 13:45:05 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=15016 Adobe manşet ve resim seçme sürecini otomatize eden bir araç geliştirdi. Aracın yapay zekası veriyi topluyor ve içeriği farklı kitleler için kişiselleştirmeyi öğreniyor. Bu içeriğin hedeflemesini geliştirecek mi dersiniz?

İçerik pazarlamacıları için kişiselleştirme

Süper rekabetçi içerik pazarlaması çevresinde kişiselleştirme daha da büyük bir rol oynuyor. Kimse herkes için bir şey yazamaz. Hedef kitlenizi daha iyi tanıdıkça ve elinizdeki veriyi daha iyi kullanmaya başladıkça, kitlenizin dikkatini çekmeye devam etme şansınız da artacaktır.

Spesifik müşteri gruplarını hedefleyen pazarlama kampanyaları, genel kitleye hitap eden kampanyalardan 2 kat daha fazla dönüşle sonuçlanabiliyor. Braze.com’a göre pazarlamacıların %53’ü kampanyalarını kişiselleştirdikten sonra işlerinde %10’luk bir artış olduğunu belirtiyor.

Öte yandan pazarlama yaratıcılarının %83’ü içerik kişiselleştirmesinin en büyük zorlukları olduğunu düşünüyor. İşletmelerin %60’ı sürekli içerik üretmekte zorlanırken, %65’i dikkat çeken içerik üretmeyi zorlayıcı buluyor.

Kişiselleştirilmiş İçeriği Desteklemek için Yapay zeka

Yapay zeka bu zorlukları aşmaya yardım edebilir mi? Adobe öğrenmeye çalışıyor. Blog içeriklerini her ziyaretçi için otomatik olarak kişiselleştiren bir araç geliştirdiler. Adobe Sensei -yapay zeka teknolojileri- kullanılarak kullanıcıların ihtiyaçlarına ve ilgilerine göre farklı başlıklar, tanıtım yazıları ve resimler önerebiliyor.

Yazarlar ve editörler hala Sensei’nin önerilerini düzenleyebiliyorlar ve yapay zekanın seçim yaparken kullandığı “düşünme” mekanizmasını görebiliyorlar. Açık olmak gerekirse yapay zeka içeriği değiştirmiyor. Sadece tanıtım yapılacak farklı yollar sunuyor.

Yapay zekanın kullanıcıya özel kişiselleştirilmiş içerik sunması yeni bir şey değil. Adobe’nin fikri bunu bir adım ileriye taşımak. Sensei bir editörün normalde vereceği tarzda kararlar veriyor. (Başlıkta ne gözükeceğine dair son karara sahip olmasa da.) Yapay zekanın doğru içeriği bulabilmesi okuyucunun içerik üreticisine ne kadar veri sağladığına da bağlı olabilir. Eğer okuyucular içeriğin bu şekilde kişiselleştirilmesinin faydasını görürlerse -kişiselleştirilmiş reklamlarda olduğu gibi- daha fazla bilgi paylaşmaya istekli olabilirler.

İçerik Kişiselleştirilmesi

Online davranışlar ve alışkanlıklar üzerine olan çalışmalar gösteriyor ki küçük detaylar müşteriyi kazanmak yönünde büyük roller oynayabilir. Yani erken adapte olanlar daha fazla kazanabilirler.

**Ama konunun farklı bir yönü de var. Spesifik bir grubun hedeflenmesi insana özgü bir şekilde ve özgün olarak yapıldığında kişiselleştirme en iyi sonuçları verir. Sürecin arkasında empati olursa, bu sayede kurulması zor bağlar oluşabilir. Aslında hepimiz kendi dilimizi konuşan içerikler okumak isteriz.

  • Bu otomatikleştirilebilir mi?
  • Yemek blogundaki belirli bir fotoğraf ya da başlıkta belli kelimelerin kullanılması belli tip kullanıcıyı çeker mi?
  • Sadece bu küçük detayların değiştirilmesi gerçekten içeriği daha çekici yapabilir mi?

Eğer başlık içerikle alakalı değilse, bu bir tıklama tuzağı olarak algılanabilir ve okuyucuları tüm yazıyı okumaya cesaretlendirmek yerine içerikten uzaklaştırabilir. Ve bu ister bir insan tarafından ister yapay zeka tarafından yazılmış olsun uzun vadede işlemez.

Şu an deneyimlediğimiz kullanıcının dikkatini çekmek için dönen tartışma da bu tartışmayı kazanmak için uygun araçlar aramak da gitgide yoğunlaşacak. Kişiselleştirme yapanlar ancak değiştirmek için çok fazla çaba sarf etmeyenler bu tartışmayı kazanmak için en iyi pozisyondalar.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/yapay-zeka-basliklari-ve-resimleri-ne-kadar-iyi-kisisellestirebilir/feed/ 0
OKR (Objective Key Results) Nedir? https://www.webtures.com/tr/blog/okr-objective-key-results-nedir/ https://www.webtures.com/tr/blog/okr-objective-key-results-nedir/#respond Sat, 03 Oct 2020 10:40:15 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=16157 Aktif olarak faaliyetlerini gerçekleştiren çevik şirketlerde kullanılması oldukça avantajlı olan OKR (Hedefler ve Anahtar Sonuçlar) modeli, çağın rekabetçi ortamında rakiplerin bir adım ilerisinde olmak için tercih edilen yenilikçi bir yönetim metodu olarak karşımıza çıkar. Hedeflerin ve sonuçların takip edildiği bir metodoloji ifade eden bu metod, ilk olarak 1999 yılında Google’a tanıtılarak kullanıcıların beğenisine sunulan bu yönetim sistemi, günümüzde Google, Twitter, Oracle, LinkedIn gibi oldukça popüler kuruluşlar tarafından da kullanılır. Özellikle hedeflerin belirlenmesi, iş gücünde verimliliğin elde edilmesi, sürekli gelişimin ve değişimin gerçekleştirilmesi gibi konularda hedeflerin belirlenmesinde kullanılarak firmalara fayda sağlar.

OKR Yönteminin Şirketlerde Kullanıldığı Alanlar Nelerdir?

Yenilikçi şirketlerin sıklıkla tercih ettiği OKR, çevik yönetim metodu olarak da tanımlanır. Şirketin hedeflerini belirleme konusunda yardımcı olan, şirketin ve çalışanların hedeflerini ortak paydada birleştiren, özellikle sonraki 3 ay için net bir hedefleme gerçekleştiren bu yönetim sistemi, şirketlerde pek çok farklı alanda kullanılır.

Oldukça avantajlı olan yöntemin kullanıldığı yerler şu şekilde sıralanabilir:

  • Gelecek ilk üç ay için hedefler belirlenerek bu hedefler doğrultusunda doğru işlere odaklanılır.
  • Şirketteki öncelikli işlerin neler olduğu konusunda netlik sağlanır.
  • Mevcut kaynakların en iyi şekilde kullanılması için planlama yapılır.
  • Şirket içi ve dışı iletişimin çok daha iyi olması sağlanır.
  • Çalışanların doğru noktalara odaklanması için şeffaflık sağlanır.
  • Elde edilen sonuçların başarısını ölçmek için çeşitli göstergeler uygulanır.
  • Kısa vadeli operasyonel planlamalar yapılır ve bu planlamalar doğrultusunda vizyon, misyon ve strateji oluşturulur.

OKR Yönetim Sisteminin Firmalara Getirdiği Yenilikler Nelerdir?

Son yıllarda çevik yapıya sahip olan firmalarda büyük rağbet gören OKR, farklı seviyelerde kullanılabilir.

  • Kurumsal OKR
  • Ekip OKR
  • Çalışan OKR

Şirketin gelişeceği yönü ve hedefleri belirleyen Kurumsal OKR, en tepede yer alan kişilerdir. Ekip OKR ise çalışanlarla en tepede yer alan kişiler arasındaki etkileşime yardımcı olur. Bu sayede firmanın hedeflerine bir bütün olarak odaklanması ve iş birliği içerisinde faaliyet göstermesi sağlanır.

Gelişmiş bir iletişim sistemini beraberinde getiren çevik yönetim metoduyla sorunlar kısa sürede fark edilir ve vakit kaybı olmadan bu sorunlar için etkili çözümler üretilir. Bu tarz yönetimlerde kimse kendini dışlanmış ya da değersiz hissetmez ve şeffaf olarak gerçekleştirilen yenilikler en kısa zamanda kabul görür.

OKR Yönetim Sistemini Oluşturan Unsurlar Nelerdir?

Çalışanların motivasyonunu arttıran ve firmanın rekabetin yoğun olduğu pazarda çok daha büyük paya sahip olmasını sağlayan OKR, hedeflerin belirlenmesine katkıda bulunurken bu hedeflerin mükemmel şekilde gerçekleştirilebilmesi için gereken çalışmaların ne olduğuna ve hangi konulara odaklanılması gerektiğine karar verilmesinde de yardımcı olur.

Genel olarak üç aylık süreç için uygulanan OKR döngüsünün kesintisiz olarak gerçekleşmesi için bazı unsurların eksiksiz olarak sistemde yer alması gerekir. Bunların başlıcaları kısaca şu şekilde sıralanabilir:

  • Odaklanma
  • Güçlendirilmiş işbirliği
  • Net öncelikler
  • Kısa operasyonlar
  • Motivasyon

OKR Planlama Süreci Nasıl Olur?

Genel olarak üç aylık ve yıllık olarak hazırlanan OKR, firmaların hedeflerini düzenli olarak oluşturmasına yardımcı olur. Her döngüde stratejik olarak yenilenen hedefler, kurumsal stratejiyi anlamaya olanak sağlar. Hedefler çok daha anlaşılır hale getirilerek firmaların ve çalışanların aynı hedef doğrultusunda ilerlemesi sağlanır.

Belirlenen taktikler ve stratejiler yıl boyunca istenen sonuçları vermediği takdirde hedeflemelerde değişiklik yapılması gerekir. Hedefler, taktikler, ekip ve stratejiler konusunda yapılan çalışmaların oluşumu ise ilk üç aylık süreçte tamamlanır. Bir yıllık periyodun kalan sürecinde işleyiş takip edilir ve sonuçlar analiz edilir.

Günümüzde firmaların görevleri ve vizyonları bellidir. Bununla birlikte bu tür uzun vadeli tanımlamaların anlaşılması oldukça zor olur. Tüm çalışanlar için kısa vadeli vizyonların basit çerçevede oluşturulması tüm çalışanların ortak hedefi olma konusunda başarılı olur.

OKR ile Ekip Amaçları Nasıl Oluşturulur?

Firmalar çevik yönetim sistemiyle düzenli olarak stratejilerinde güncelleme yapar. Firma çatısı altında stratejisinden sorumlu olan ekip ise üst düzey yöneticilerle çalışanlar arasında köprü görevi görür.

Etkileşimin başarılı olması için kurulan ekibin belirli amaçlar doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Bunlar kısaca şu şekildedir:

  • Ekibin hedefleri her zaman şirket hedefleriyle aynı doğrultuda olmalıdır.
  • Hedeflerin başarılı olması firma üzerinde büyük oranda olumlu etkiye sahip olmalıdır.
  • Ekibin amaçları kısa zamanda gerçekleştirilebilecek şekilde oluşturulmalıdır.

Ekip amaçları kusursuz şekilde oluşturulduğunda şirket içerisindeki etkileşim kusursuz hale gelir ve bir bütün olarak hareket edilir. Bu da hedeflere çok daha kısa sürede ulaşılmasını ve başarılı sonuçların elde edilmesini sağlar.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/okr-objective-key-results-nedir/feed/ 0
Sayısallaştırma, Dijitalleşme ve Dijital Dönüşüm https://www.webtures.com/tr/blog/sayisallastirma-dijitallesme-ve-dijital-donusum-arasindaki-farklar-nelerdir/ https://www.webtures.com/tr/blog/sayisallastirma-dijitallesme-ve-dijital-donusum-arasindaki-farklar-nelerdir/#comments Thu, 01 Oct 2020 23:32:20 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=14986 Sayısallaştırma, Dijitalleşme ve Dijital Dönüşüm arasında ne gibi farklar var? Birçok kişi bu kavramları birbiriyle karıştırır, ancak aslında aralarındaki farkları anlamak ve öğrenmek pek de zor değildir. Şimdi birkaç basit kelime ve örnek ile açıklayacağız.

Dijitalleşme, sayısallaşma, dijital dönüşüm: neden önemli?

Dijital dönüşümle mi ilgilisiniz? Eğer cevabınız evet ise, bu terimlerin gerçek anlamlarını ve tam olarak neyden bahsettiğimizi anlamanız gerekiyor.

Bu üç kavram, dijitalleşme, sayısallaştırma ve dijital dönüşüm genelde birlikte kullanılır. Hatta birçok kez birbiri yerine de kullanır ve bu aslında bir hatadır. Bu makalede bu terimlerin anlamlarını netleştireceğiz ve dijital dönüşüm süreçlerini anlamanıza yardımcı olacağız.

Sayısallaştırma Nedir?

Sayısallaştırma fiziksel haldeki bir bilgiyi dijital hale getirme sürecidir. Yani, dijital olmayan bir şeyi dijital bir forma dönüştürüp bilgisayar sistemleri tarafından kullanılabilir hale getirmeye ve süreçleri otomatikleştirmeye denir.
Sayısallaştırma veriye ihtiyaç duyan iş değeri yaratmayı mümkün kılar. Verilerden faydalanarak çalışan iş süreçlerinin temelini oluşturur.

Örnekler:

  • Bir kâğıt belgeyi tarayıcıdan geçirmek ve bilgisayarda PDF olarak saklamak.
  • Elinizdeki kâğıt notları Excel dosyasına işlemek.
  • Analog VHS kasetlerini dijital veri saklayan CD, DVD ya da Blue-Ray disklere kaydetmek

Dijitalleşme nedir?

Sayısallaştırma ve dijitalleşme birbiriyle yakından ilişkilidir. Genellikle birbirinin yerine de kullanılırlar, ancak iki farklı şeylerdir.

Dijitalleşme, sayısallaştırma araçlarından faydalanarak iş süreçlerini iyileştirmeye denir. Dijitalleşme araçları, bu sayısallaştırılmış bilginin sizin işinize yaramasını sağlar.

Bu terim dijital teknolojilerin ve verilerin gelir elde etmek, iş süreçlerini iyileştirmek ve merkezine dijital bilgiyi alan dijital kültürü yaratmak için kullanılması anlamına gelir. Dijitalleşme, süreçleri daha verimli, üretken ve karlı hale getirmeyi amaçlar.

Örnekler:

  • Bir bilgisayarda tutulan bir PDF belgesini bulut ortamına yüklemek ve verileri analiz etmek için başka kişilerle paylaşmak;
  • Bir Excel dosyasını bulutta depolanan bir Google E-tablosuna dönüştürmek. Bu platform sayesinde, belgeler birkaç kullanıcı arasında paylaşılabilir. Ancak aynı zamanda Google E-Tablosunun güncel olması için insan dokunuşu gereklidir.
  • CD, DVD ya da Blue-Ray disklerde yer alan dijital filmleri online servislere yüklemek. İnsanlar böylece onları indirebilir ya da kiralayabilir.

Dijital dönüşüm nedir?

Dijital Dönüşüm, dijital teknoloji fırsatlarını tam anlamıyla kullanarak iş faaliyetlerini, süreçlerini, ürünlerini ve modellerinin dönüşümüne dijital dönüşüm denir. Buradaki ana amaç, verimliliği artırmak, riskleri yönetmek ya da yeni para kazanma fırsatları keşfetmektir. Yani dijital dönüşüm, işleri yeni (dijital) bir yolla yapmaktır.

Örnekler:

  • Çevrimiçi bir PDF dosyasından verileri okumak ya da Google Tablolarda yer alan bir veriyi bir uygulama ya da sisteme analiz etmesi için aktarmak. Burada hedeflenen şey, yeni ürünler sunmak veya müşteri hizmetlerini iyileştirmek amacıyla iç görüler elde etmektir. Bu süreç, otomatik olarak gerçekleştiği için insan etkileşimini aza indirger. Sonuç olarak, verimliliği artırır, maliyetleri düşürür ve satışların artmasını sağlar.
  • Filmleri çevrimiçi yayınlamak. Müşterilerden veriler elde etmek, kişisel öneriler, teklifler ve reklamlar hazırlamak.

2017 yılında Pricewaterhouse Coopers tarafından yayınlanan “Dijital Fabrikalar 2020: Üretimin Geleceğini Şekillendirmek” raporu, gerçek hayatta karşılaşılan birçok harika dijital dönüşüm örneğinden bahsediyor. Ve bunlardan biri ise Fujitsu firması ve Almanya’daki fabrikası.

“Fujitsu tüm değer zincirini, geliştirmeden son müşteri ile etkileşime kadar, servis ve eğitim de dahil olmak üzere, bir kampüse topladı. Fabrikanın kalbinde ise üretimi ve lojistiği yöneten kapsamlı bir bilgi teknolojisi var…

Augsburg teşhir fabrikası ile Fujitsu, Almanya’da rekabetçi fiyatlara bilgisayar donanımı geliştiriyor ve üretiyor. Sipariş seviyelerine esnek bir şekilde cevap verebilen “Nefes alma fabrikası” nın kampüsünde, Japonların düşüncesi, dijital fabrikayı detaylı ve müşteri odaklı bir Endüstri 4.0 yaklaşımının elzem bir parçası olarak gözler önüne seren bir tesis geliştirmek için bulut tabanlı hizmetleri, dijital uygulamaları ve prototiplemeyi kullanmaktı. (…)

Dijital atölye veri yönetimi sayesinde, müşteri şartlarına uygun ve son derece hızlı üretim yapmak mümkündür. “Akıllı fabrika” çözümleri şeffaf iş süreçlerini ve kaliteyi artırır ve verilerin her zaman güncel olmasını sağlar. Aynı zamanda maliyetleri de düşürür.

Bunlar ulaşım ve depolama yapılarının kalıcı bir şekilde optimize edilmesinden müşteriye özel dijital etiketlere kadar bir süpermarket konseptini desteklemeyi de içerir. Modüler yazılım tabanlı yapı blokları yani Fujitsu’nun Üretimi Yürütme Sistemini oluşturan “bağlantılı uygulamalar”, sayısallaştırılmış üretim sürecini tamamlar. Rapora göre, bu sayede tek bir modülde net/özel değişiklikler yapılabiliyor ve anlamlı şekilde daha hızlı reaksiyon süresi elde ediliyor.

Sayısallaştırma ve dijital dönüşüm arasındaki fark nedir?

Dijitalleşme var olan iş süreçlerine teknolojiye entegre etmektir. Dijital dönüşüm yöntemleri işleri yeni, dijital yollarla hallediyor. Yani dijital dönüşüm, dijitalleşme kavramından daha büyük bir kapsama sahip.

Sayısallaştırma ve dijitalleşme, dijital dönüşümün birer parçası. Dijital dönüşüm; müşteri anlayışı, temas noktaları, büyüme stratejisi, kurumsal mobil uygulamalar, süreçlerin dijitalleştirilmesi, çalışanların yönetimi, performans yönetimi, yeni iş modelleri ve daha fazlası gibi birçok konuyu kapsar. Yeni müşteri ve iş gerçekliklerinin yanı sıra, yeni bir pazara da yönlendiriyor.

Özetlemek gerekirse;

Sayısallaştırma analog haldeki bir bilgiyi dijital hale dönüştürmektir. Eğer bir şirket bu süreci işlerini iyileştirmek, gelir sağlamak veya bazı operasyonları basitleştirmek için kullanırsa, buna dijitalleşme denir. Bu sürecin sonuçları ise dijital dönüşüm olarak adlandırılır.

Dijital dönüşüm, dijital bir iş kurmak için sayısallaştırma ve dijitalleşmeye ihtiyaç duyar.

Dijital Çağ işlerin yürüme şeklini değiştirmeye yeni başladı. Zamanla daha fazla yenilik görülecek ve anlamamız ve öğrenmemiz gereken yeni terimler ortaya çıkacak.

Biz bu değişikliklere uyum sağlıyoruz ve etkili bir biçimde uygulamaya geçirme sürecinde deneyim sahibiyiz. Bize bir mesaj atın. İşinizi sayısallaştırmaya, dijitalleştirmeye ve son olarak dijital dönüşümü sağlamanıza yardım edebiliriz.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/sayisallastirma-dijitallesme-ve-dijital-donusum-arasindaki-farklar-nelerdir/feed/ 1
Sağlık Sektöründe Dijital Dönüşüm https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-gorulen-dijital-donusum/ https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-gorulen-dijital-donusum/#respond Tue, 29 Sep 2020 19:41:06 +0000 https://www.webtures.com/tr/blog/?p=14979 Son yıllarda, halihazırda olan sağlık ekosisteminin pek sürdürülebilir olmadığı ortaya çıktı.

Sağlık hizmetlerinin maliyetleri büyük bir hızla artıyor ve devletler bütçelerinin büyük bir kısmını sağlık hizmetleri için ayırmak durumunda kalıyor. Öte yandan, sağlık hizmetlere erişim imkânı zorlaşırken elde edilen hizmet kalitesi ise genelde vasat oluyor.

Sağlık sektöründe dönüşüme duyulan ihtiyaç daha önce hiç bu kadar belirgin olmamıştı. Ve günümüzde dijital teknolojileri bu değişimin merkezine konumlandırmak, sürecin en umut vaat eden unsurudur.

Sağlık sektöründe gereken dijital dönüşüm neyle ilgili?

Dijital dönüşüm, sunulan değeri artırmak için bireylere verilen hizmetlerin yöntemini yeniden kurgular. Sağlık sektöründe bu değişim, sağlık kuruluşlarına veya sağlık hizmetleri sisteminin kendisine odaklanmak yerine hastanın bakış açısına odaklanarak hacme dayalı hizmet değil değer vermeye dayalı hizmete geçişi hızlandırmak anlamına gelir.

Hastalarla etkin bir şekilde iletişim kurmak, kişiselleştirilmiş, proaktif ve uygun maliyetli hizmet sunmak için dijital teknolojileri hayata geçirmek, dijital dönüşüme giden yolda bir mihenk taşıdır.

Yaşanan COVID-19 salgını, sağlık hizmetleri süreçlerinde süre gelen verimsiz noktaları ve dolayısıyla sistemin düşük verimlilik oranını gözler önüne serdi.

Aynı zamanda, talepleri yönetebilmek için birçok ülkede ilgili yasalarda değişikliklere gidilmesi, dijital sağlık hizmetleri çözümlerinden yararlanmak için oldukça fazla fırsat yarattı.

Hastaların ihtiyaç duydukları tedaviyi almak için dijital araçları kullanmaya hazır ve istekli oldukları kanıtlanmış ve sağlık kuruluşlarının da teknolojik yeniliklerden yararlanarak operasyonlarını kolaylaştırabileceğine bu süreçte şahit olunmuştur.
“Bu salgın, dört ya da beş senede elde edilebilecek çıktıları hızlandırdı. Birdenbire gelecekte varacağımız noktaya ulaştık. ”
MDLIVE Inc. Başkanı ve CEO’su, Charles Jones
Sağlık ve ilaç şirketlerinin yalnızca %7’sinin dijital çözümleri hayata geçirdiğini düşünürsek yolun hala başındayız, ancak bu durum aynı zamanda dijital dönüşüm stratejisini erken vakitte kurgulayan ve etkili bir şekilde uygulayan şirket ve kuruluşların, pazar paylarında ve hasta memnuniyeti oranlarında eşi benzeri görülmemiş artışlar elde edebileceği anlamına da geliyor.

Şimdi ise dijital teknolojilerin fark yaratabildiği en umut veren sağlık sektörü alanlarına bakalım.

Talebe bağlı sağlık hizmeti

Neredeyse tüm sektörlerde, tüketiciler kendi uygunluk durumlarına, kendi zamanlarına ve oldukları yere göre hizmet almak isterler. Sağlık sektörü de bu konuda bir istisna değildir.

Bir sağlık tesisine ulaşmak, yaşlılar, engelliler ve uzak yerlerde yaşayan kişiler için oldukça zorlayıcı olabilir. COVID-19 pandemisi sebebiyle hemen herkesin yüz yüze sağlık hizmetlerine erişimi ciddi bir şekilde kısıtlandığı için, teletıp çözümlerine yönelik talepte büyük bir artış yaşanmıştır.

Söz konusu hizmet artık “olsa güzel olur” diyebileceğimiz bir durum olmaktan çıkıp hasta bağlılığı açısından sağlık kuruluşlarının mutlaka sahip olması gereken bir hizmete dönüşmüştür.

Talebe bağlı sağlık hizmeti, artık kalıcı bir durumdur. Hastalar ve uzmanlar, tele sağlık teknolojisini benimsemeye başlamış görünüyor. Pandemi sırasında, ABD’li doktorların %48’i hastalarını sanal ortamda tedavi ettiklerini belirtti. Hastalar açısından bakarsak, Amerikalı tüketicilerin %60’ı COVID-19 pandemisi sebebiyle telefon üzerinden verilen sağlık hizmetlerini denemeye daha istekli olduklarını belirtmiştir.

Bu yöntem, kanser tedavilerini sürdürmek için etkili bir yöntem olduğu hususunda kendini kanıtladı ve bireylerin ruh sağlığı konularında destek alabilmelerinde önemli bir rol oynadı. Ve aynı zamanda birçok ülke düzenleyici yasal koşulları esnetti ve çözüm sunan sağlık kuruluşlarının yüksek tıbbi standartlara uyum sağlama süreçlerine zaman tanımak amacıyla, mevzuata dair gereklilikleri kısa vadede tekrar gündeme getirmeyecek gibi görünüyor.
Ayrıca kamu ve özel piyasaya bu alanda önemli miktarlarda fonlar tahsis ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Federal İletişim Komisyonu (FCC) tele-sağlık çözümleri geliştirmek için 200 milyon dolarlık bir programa imza attı. ABD tele-sağlık hizmetlerinin lider firması Amwell, daha iyi, daha güvenli ve talep üzerine sunulacak sağlık hizmetlerini bu kriz ortamında geliştirmek için gereken teknolojiye yatırım yapmak amacıyla 194 milyon dolarlık C Serisi finansman rauntunu bitirdiğini duyurdu.

Bir bilgisayardan veya mobil cihazdan herhangi bir yerde ve zamanda global ölçekte sunulan bir sağlık profesyoneli havuzuna erişmek, sanal randevu hizmeti almak, görüntülü veya sesli görüşme ile doktorunuzla görüşmek, günümüz sağlık sektörünü talebe bağlı sağlık hizmet sunma modeline doğru köklü bir değişime uğratacak gibi duruyor.

2019’un son aylarında, Alman parlamentosu böyle bir gelecek planlaması için altyapının oluşturulmasını zorunlu kılan ve destekleyen Dijital Sağlık Yasası‘nı onaylamıştı. Öte yandan, teletıp çözümleri, evrak işi olmadan kayıt tutmayı ve sağlık uygulamalarını reçete ile almayı da sağlıyor.

Giyilebilir Teknolojiler ve Nesnelerin İnterneti

Sağlık hizmetleri alanında görülen bir diğer önemli dijital dönüşüm trendi ise, cep telefonları, giyilebilir cihazlar, akıllı evler, klinikler ve hatta şehirler yapısında mevcut olan Nesnelerin İnterneti çözümleri gibi remote tıbbi cihazlardan sağlıkla ilgili verilerinin toplanmasıdır.

Bunlar, hastanın sağlık durumu hakkında önemli detaylar sunarak sağlık profesyonelinin doğru teşhiste bulunması için daha kapsamlı bilgiler sağlarlar.

Son zamanlarda, kullanıcının sağlık değerlerini ölçmeye yarayan ve akıllı telefonlara bağlanabilen teknolojik cihazların sayısında önemli bir artış yaşandı.

Bunların dışında, vücut ısısı ölçümlerini toplayan, hastalıkların nasıl yayıldığını haritalara döken akıllı termometreler, evde solunum yolu hastalıklarının hızlı teşhisini sağlayan akıllı stetoskoplar, akciğer hastalıklarının takibi için kullanılan akıllı spirometreler, yaşlılar ve engelliler için kalp atış hızı, vücut sıcaklığı ve yere düşme ihtimallerini tespit eden biyosensörler mevcut.

Bu cihazlar sayesinde, hastalıklar daha kolay tespit edilebilir ve sağlık kuruluşları gereken acil durumlarda otomatik olarak bilgilendirilebilir.
Ayrıca, fitness amaçlı takip cihazları veya akıllı saatler gibi sıradan tüketici ürünleri de benzer yeteneklere sahip.

Apple Watch, atriyal fibrilasyonu tespit etmeye yetecek tıbbi sınıf bir EKG özelliğine sahip ve Apple’ın patent belgeleri, şirketin, kullanıcıyı herhangi bir solunum veya kalp sorunu tespit edilmesi halinde uyarabilecek gösterge olan tıbbi kan oksijen satürasyonunu izleme onaylarını da alacağa benziyor.

Diğer patentler ise Apple’ın görme sorunlarını teşhis edebilen ve kullanan kişinin görüş kalitesini iyileştirmek için ekranların ve lenslerin kırılma oranını otomatik olarak ayarlayabilen gözlükler tasarlamayı hedeflediğini göstermektedir. Bir başka deyişle, bazı sağlık sorunlarının erken belirtileri herhangi özel bir ekipman olmadan dünya genelinde gitgide daha fazla kullanıcı tarafından tercih edilen tüketici ürünleri tarafından tespit edilebilecektir.

Çevremize gömülü halde bulunan nesnelerin interneti sensörleri ve giyilebilir teknolojiler, sağlık hizmeti veren kuruluşlarının biz daha hissetmeden sağlık sorunlarımızı tespit edebileceği verileri toplamasına, zamanında müdahale etmesine ve daha net teşhislerde bulunmalarına imkan sağlayacaktır.

Bu teknolojinin kullanımı, sağlık sigortası piyasasını reaktif bir modelden proaktif bir modele dönüştürme noktasında oldukça kritik bir rol oynar. Gelişmiş takip ve önleme aktiviteleri, geri dönüşü olmayacak bir müdahaleyi tahmine dayalı metotlar ile yaparak ortaya çıkabilecek maliyetleri azaltacaktır.

Yapay Zeka ve Belirtilere Dayanan Sağlık Hizmetleri

Yapay Zekanın (AI) 2026 yılına kadar ABD sağlık ekonomisine yıllık 150 milyar dolar tasarruf sağlayacağı öngörülüyor.

Startuplar zaten bu fırsatları hemen değerlendiriyor. Aktif yapay zeka girişimlerinin sayısı 2000 yılından bugüne 14 kat arttı ve 2020’nin ikinci çeyreğinin yapay zeka destekli sağlık kuruluşlarına sunulan finansman açısından tüm zamanların en yüksek rakamlarını göstermesi bekleniyor.

Yapay zeka, hastaların sağlık kuruluşları ile etkileşim şeklini değiştirecektir. Yapay zeka destekli sohbet robotları, hastayı bir uzmana yönlendirmek amacıyla gerekli evrakları hazırlayabilir, randevuları planlayabilir, semptomları teşhis etmek için gereken temel bilgileri toplayabilir ve böylece konsültasyon süresini kısaltır ve müşteri deneyimi iyileştirilir.

Dijital asistanlar bazen Moxi gibi bir robot görünümü alabilir ve hemşirelere polikliniklerde veya hastane katlarındaki rutin görevlerde yardımcı olabilir. Bazı daha gelişmiş robotlar ise ameliyatlar esnasında cerrahlara destek olur, hatta bazen bir cerrahın uzaktan bağlanmasına da olanak tanıyabilir.

Yapay zeka, teşhise dayanan sağlık hizmetlerinde zaten büyük bir öneme sahiptir. Örneğin Hevi AI gibi yapay zeka temelli çözümler tıbbi görüntüleme araçlarında, bu teknoloji sayesinde radyologların gözden kaçırabileceği ayrıntılar daha kolay tespit edilir ve teşhiste kullanılır.

Onkoloji alanında ise yapay zeka en doğru tanıları sağlamak ve mümkün olan en iyi anti-kanser ilaç kombinasyonlarını tahmin etmek için birçok kanser türünün binlerce patoloji görüntüsünü analiz ediyor.

Yapay zekaya dayalı teşhis, bir istisna olmaktan çok artık bir norm haline geliyor. Öte yandan, yapay zekanın gelişmesi ile en çok heyecan uyandıran konu ise; giyilebilir teknolojiler aracılığı ile edilen sağlık verileri üzerinden tahmine dayalı bir büyük veri analizi yaparak sağlık sorunlarını öngörebilmektir. Bu şekilde, hastalıkları sadece iyileştirmekle kalmayacak aynı zamanda etkili bir şekilde önleyebileceğiz.

Yapay Zeka, insanlara kıyasla çok daha az bir maliyetle ve daha kısa bir sürede aynı görevleri yerine getirerek doktorların, hastaların ve hastane yöneticilerinin hayatlarını basitleştirmektedir.

Yapay zekanın kullanımı, tedavi süreçleri ve çeşitleri, hastalarda elde edilen sonuçlar ve teşhis konularında benzeri görülmemiş iç görüler kazanılmasına imkan tanır. Yapay zekanın faydalarının sağlık hizmetleri yöneticilerine katkısı oldukça açıktır. PWC Sağlık Araştırma Enstitüsü’ne göre, sağlık sektörü yöneticilerinin yaklaşık yüzde 40’ı yapay zeka, makine öğrenimi ve tahmine dayalı analitiğe yatırım yapıyor.

Kişiselleştirilmiş tedaviler

Sağlık sektöründeki tüm dijital dönüşüm trendleri, en sonunda benzersiz bir vücut, durum ve çevreye sahip olan hasta üzerinde buluşuyor.

Bu gerçek ise en etkili tedavi yöntemlerinin dahi benzersiz olması gerektiğini gösteriyor. Tedavilerin kişiselleştirilmesi, ilaçların kişiselleştirilmesi ve bu tedavilerin de değişen ortamlara adaptasyon sağlayabilmesi modern tıp için bir sonraki hedef gibi duruyor.

Genomik, kişiselleştirilmiş tedaviler için adeta ufuk açıyor. GRAIL veya 23andme gibi şirketler, teşhis edilmiş hastalıklara dair kişinin DNA özelliklerine göre uyarlanabilecek en iyi tedaviyi bulmak amacıyla en hızlı ve ucuz dizilimi bulmak üzerinde çalışıyor.

Örneğin farklı bileşik kombinasyonlarının permütasyonlarını simüle etmek ve hangisinin en iyisi olduğunu tahmin etmek için klinik testlerde yapay zekadan yararlanmak, ilaçların kişiye özel hale getirilmiş versiyonlarının sunulmasını mümkün kılacaktır.

Bu gelişme, süre gelen tıbbi ürün geliştirme döngülerini %50 oranında kısaltacak ve maliyetleri önemli ölçüde düşürecektir. Hassas tıp, onkoloji alanında önemli bir başarı elde etmiş olup yakın zamanda farklı alanlara da uyarlanması planlanmaktadır.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) raporuna göre, gelecekte sağlık hizmetleri alanında gerçekleşecek dijital dönüşüm çabaları, sadece birey özelinde tedavi geliştirmeyi değil, aynı zamanda o bireyin değişen eylemlerine göre değişecek ve uyarlanabilecek akıllı tedaviler kurgulamayı da hedefleyecektir. Akıllı çözümler mevcut veriler üzerinden sürekli olarak öğrenmeye devam edecek ve hastanın durumu veya bulunduğu ortam değiştikçe tedavilerde de değişiklik yapmayı önerecektir.
“Her hastaya özel, kişisel durumlarına ve yapılarına göre değişen dinamik veri iş akışlarını giderek daha fazla göreceğiz. Bu teknoloji, farklı derecelerde karmaşık hastalık statülerine sahip hastalarda, çok daha hassas tedavileri gerçekleştirmeyi ve kıt kaynakları yönetmeyi mümkün kılacaktır.
Ripley Martin, Genel Müdür – Philips Sağlık Sistemleri, Yaşlanma ve Bakım

Sonuç olarak

Dünya Ekonomik Forumunun öngörüsünün gerçekleşmesi henüz mümkün değil, ancak giyilebilir teknolojik cihazlar aracılığıyla veri toplamak, bu verileri işlemek, kişiselleştirilmiş çözümler sağlamak için yapay zekadan yararlanmak ve talebe göre sağlık hizmetler sunan dijital kanalları aktifleştirmek gibi tüm unsurlar günümüzde mevcut.

Dijital dönüşüm stratejilerine söz konusu teknolojileri entegre eden sağlık şirketleri, rakiplerinden önemli ölçüde daha iyi performans gösterecek gibi görünüyor.

]]>
https://www.webtures.com/tr/blog/saglik-sektorunde-gorulen-dijital-donusum/feed/ 0